Dünya MitolojileriMitolojiler

Siriusyen Sistemi Tanrıçaları

Siriusyen Sistemi Tanrıçaları

Siriusyen Sistemi, özellikle de Sirius A ve B yıldızları, dünya dışı varlıklar hakkında birçok spekülasyona neden olmuştur. Bu varlıkların birçoğu, Siriusyen ırkı olarak bilinen bir gezegenden geldiği iddia edilir. Bu iddiaların bir kısmı, Siriusyen Sistemi Tanrıçaları olarak adlandırılan bir varlığın varlığına işaret eder.

Siriusyen Sistemi Tanrıçaları, Sirius A ve B yıldızları arasındaki gezegenlerde yaşayan, yüksek frekanslı bir enerji varlığı olarak tanımlanır. Bu varlıklar, insanlık tarihindeki birçok kültürde benzer şekillerde tasvir edilmiştir. Örneğin, Mısır mitolojisinde, İsis olarak bilinen bir tanrıça, Sirius A yıldızı ile ilişkilendirilir. Siriusyen Sistemi Tanrıçalarının, İsis gibi birçok tanrıça ile bağlantılı olduğu düşünülür.

Siriusyen Sistemi Tanrıçaları, yüksek frekanslı bir enerji varlığı olduğu için, dünya üzerindeki insanlar için doğrudan bir etkileri yoktur. Ancak, bu varlıkların enerjisi, dünyadaki birçok insanın meditasyon ve diğer spiritüel uygulamaları sırasında hissedilebilir. Bu durum, Siriusyen Sistemi Tanrıçalarının, insanlık için bir rehberlik ve ilham kaynağı olarak kabul edilmesine neden olur.

Siriusyen Sistemi Tanrıçalarının varlığı, bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Ancak, birçok insan, bu varlıkların enerjisini hissettiğini ve onlarla bağlantı kurduğunu iddia etmektedir. Bu nedenle, Siriusyen Sistemi Tanrıçaları, sadece spiritüel bir inancın parçasıdır ve bilimsel bir gerçek olarak kabul edilmemelidir.

Gerek Mısır gerekse Dogon tradisyonları Sirius sistemindeki büyük mavi-beyaz yıldızın enerjilerinin baskın olarak dişil olduğunda ısrar ederler. Mısırlılar bu yıldızı İsis’le ilintilendirmişlerdir ve bunun gerekçesiz olduğu da söylenemez. Dijitaria ya da Sirius B ise, saklı tabiatı nedeniyle bazen İsis’in kız kardeşi olarak, yani Neftis şeklinde ele alınır; ancak daha önce de anlatılan nedenlede,Osiris’in “küresi” olarak tanımlanması çok daha yaygındır. Sirius C ya da Dogonların “Dişi-Süpürgedarısına gelince, 1929 yılından beri astronomtarca görünmemiş olup gerçekten gizli olduğu söylenebilir.

Bu üçüncü yıldızın dişil tabiatı, Mısır panteonundaki başlıca tanrıçalardan birine ait olduğunu akla getirir ve akla ilk gelenler Neftis, Hathor ya da Sekhmet’tir. Hathor’un kadınların koruyucusu olduğunu hatırlamalıyız. En yakın arkadaşına gelince, tabi bu şekilde betimlenebilirse, cevval, kuvvetli ve atak Sekhmet’tir, aslan başlıdır ve aynı zaman da Şu’nun ikiz kız kardeşi Tefnut ya da Ptolemeler döneminde tapınımı artan müzik, dans ve neşe tanrıçası zarif Bast’la bir olduğu da söylenir.

Peki, Gizli Olan Neftis’ in’ aynı zamanda Uyku Tanrıçasını simgelemesine ne demeli? Bazen İsis’in arkadaşı ya da karanlık tarafı olarak görülür; ancak her iki ilaheyle de yıllarca çalıştıktan sonra ikisinin çok farklı arşetipler olduğu konusunda ikna oldum.

Çift kutuplu, bağlamda İsis dışa dönüktür; pek çok kadının anlayabileceği sevinç ve üzüntüleriyle, sevgi dolu bir annedir. Neftis ise esas olarak içe dönüktür; şuur dışının derin sularım idare eder, Ay’ın karanlık yüzüdür. Ne İsis, ne de Neftis’in Ay’la bir ilgileri olmadığını düşünüyorum, en azından böyle doğrudan bir bağlantı yoktur; mantık Neftis’in çok uygun bir biçimde Sirius C’yi simgeleyebileceğini söylemektedir.

İncelemeye değer olan Neftis arşetipiyle ilgili çok da­ha ilginç gerçekler vardır. Söz gelimi, aslında bir su tanrıçasıdır; .. Neptün’ün dişi1 cephesidir ve bu şekilde duyguları yönetir ve insanin haletleriyle yakından ilgilidir. Geleneksel unsur sınıflamalarına göre, Homo sapiens bir tür olarak, su unsuru tarafından yönetilir. Peygamber Ezekiel, vizyonunda bir aslan, bir kartal, bir öküz ve bir insan görmüştü; bu varlıklar sırasıyla ateş, hava, toprak ve suya karşılık geliyorlardı; Horus’un dört oğlundan biri de insan başlıydı, Sümer sanatında aslan, kartal ve öküz vardır; öküzün sırtı­na bir tavus kuşu çıkmıştır. Tavus kuşu, geleneksel olarak, insanı da temsil eden gurur sembolüdür.

Neftis isminin türevIerinin bôbreklerle ilgili hastalıklarda karşımıza çıkması da raslantı değildir. Nefrit buna örnek verilebilir. Dadım böbrek sistemine “su işleri” derdi ve tıbbi astroloji çalışmalarım sırasında, bir doğum haritasında Neptün’ün konumunun, böbreklerin iyi çalışıp çalışma­ması üzerinde etkileri olduğunu gördüm. Derin şuurdışını ilgilendiren heyecansal bazı sorunlar da boşaltım-böbrek sistemi vasıtasıyla bedeni etkilemişe benziyorlar. Bu da, Neftis arşetipiyle uygun titreşen bazılarımızın, neden kökleri derinde yer alan travmalara özel bir ilgi göstermeleri ve bunları mümkün olan her zaman dışarı atmaları gerektiğini kısmen . ortaya koyuyor. Çiğ/kırağı ve çisilti tanrıçası olan Tefnut’un da su ile ilgili olduğu elbette söylenebilir. Ancak bu da, sonraki arşetiplerin, aynı tezahür etmiş, ilke lerin daha önceki versiyonları üzerine yerleştirildiği öner­mesini desteklemektedir.

Neftis arşetipinin temsil ettiği, insan psikolojik yapısının başka bir cephesi de Gölge’ dir. Buna, saklı olan, gizlenmiş olan da diyebiliriz. Her ne kadar spiritüel güneşin parlak ışınları, Gölge’nin panzehiri olarak.düşünülse de, güneşin olmadığı yerde gölge de olmayacaktır. Çünki binaların, insanların, ağaçların, dağların, kısacası yeryüzüne mahsus her şeyin gölgeler meydana getirdiğini, en parlak ve güneşli günlerde müşahade ederiz. Bu hem Işık hem de Gölgenin, madde dediğimiz, atomik/moleküler yapıyla ilgili senaryoların, ya da yeryüzü tecrübelerinin esaslı bir parçası olduklarına işaret eder. İlk öğretmenim şöyle derdi: Gayet yüksek bir yerlere çıkacak olursanız, sadece güzel bahçeleri nehirler ve ağaçlar görmekle yetinemezsiniz; çünki görüşünüze takılacak çok daha az hoşlukta cepheler de mevcuttur; bunlardan kaçınamazsınız. Kent üzerinde bir jet uçağıyla gezinti, harika güzellikte belediye parklarını elbe’tte içerir; ancak bacalar, sanayi artıkları, gecekondu mahalleleri ve panoramanın çok daha az sağlıklı bölgeleri de a1tınızda uzanan kabartılara mecburen dahil olacaktır.

İsis arşetipi, başlangıçta zannedileceğinden kat be kat teferruatlıdır. Bir bakıma yumuşak, sevecen İsis, arşetip bir ana olarak düşünülebilir ancak Bakire Meryem’ den farklı olarak aynı zamanda eşsiz bir tanrıçadır; kurnaz oyunlarla Ra’ dan isminin sırrını (kişisel soniği) alışını hatırlayın. Üçlü Tanrıça bağlarını Sothis, Satis ve Anukis- İsis’in üç Siriusyen cephesidir.

Neticede bunların bize Sirius hakkında verdiği ipuçları olduğunu söyleyebilir miyiz? İsis.Osiris ve Neftis, üç Siriusyen yıldızın güneş deva’larını temsil eden arşetiplerdi. Sirius B’nin çöküşü üzerine (Osiris’in daha yüksek ya da çok daha muteber bir frekansa yükselişi olarak ifadesini bulur) İsis,’gücünü oğulları olan Horus’un suretinde gös­termeye başlar.

Bir çoklarımızın inandığı gibi güneş siste­mimizin Sirius’tan tohum aldığı fikri; Sirius sisteminin de çok daha merkezi bir başka galaksideki bir yıldızdan tohum aldığı şeklinde bir öncüle imkan tanımaktadır. Yoksa asli yıldız Ra mıydı? İsis, sonik bilgisini “oradan” mı getirmişti ve Ra gözleri de, Ra’ dan Osiris’ e ve sonra da HOIUS’ a olmak üzere nesilden nesile aktarılmakta mıydı?

Ölüller Kitabı ve Piramit Metinleri sık sık Ra, Osiris ve Horus’u bir ve aynı birim olarak ya da bir diğerinin reenkarnasyonları olarak ele almaktadırlar. Belki de sadece Sirius’tan gelmiş, ya da bizim yıldızımızın ve uydularının tekamül ve gelişimin-‘ deki yeri konusunda bilgi sahibi aydınlanmış bir grup var­lığı kastediyorlardı:

Tanrısal ikizlere gelince, bunlar Heru-netç-hra-tef-f ve Heru-khent-an-maati’ydiler; ya da (diğerlerinin anlattığı üzere)’ilahı İkiz Tanrılarda vücut bulan ilahı Ruh, Ra’nın Ruhu ve Osi­ris’ in Ruh’ u idi; ya da diğerlerinin anlattığına göre, o, Şu’ da vücut bulan ve Tefnut’ta vücut bulan ruhlardı; bunlar da Tattu’ da vücut bulan çift ilahı Ruh demekte…

Bu bağlamda, Dijitaria ya da Sirius B’nin enerjileri Horus’ a geçmiş gözüyle bakılabilirdi. Ancak İsis kozmik dramasının son kısmının bugün de sahnelenmekte olduğunu kabul eğiliminde olduğumuza göre, oyuncular hala Kaos diktatörlüğüne karşı Doğruluk tacını hakim kılmak için çarpışa dursunlar, Horus çağı daha başlamadı! İlginç biçimde Set (Kaos) ile Horus (Düzen) arasındaki müsabakanın hakemi Tot (Zaman) ‘mitos ve efsanenin gizlediği sırlar açıldıkça, Siriusyen kehanet de yeni ve çok daha anlaşılır bir anlam kazanmaya başlıyor.

Ancak İsis-Osiris-Neftis’in Sirius yıldızlarıyla ilintileri dirilmesinin alternatifleri de yok değil; Sekhmet/Hat­hor / Ra bunlardan birini oluşturuyor, Sekhmet Sirius A’ya karşılık geliyor; Ra, Sirius B; Hathor ise Mısır Kadınının geleneksel koruyucusudur ve Dişi-Süpürge dansı’na (Sirius C) karşılık geliyor. Efsanenin değinmediği bir şey, yaşlı tanrının, kız kardeşinin mani olduğu bir düşman saldırısı sonrasında yüksek bir plana (farklı ve daha süptil bir dalga boyu mu?) çekildiğidir, Bugün kabul edilen bilimsel düşünüşe göre, san bir yıldızın bir beyaz cüceye dönüşümü sırasında, Sirius B’nin yaşadığı da budur, bakın şunlar oluyor:

1) Esas safha; yani bizim güneşimizin bulunduğu aşama,

2) Bir “Kırmızı Dev” e dönüşme, açılma,

3) Ufuksal bir dal oluşturacak şekilde büzülme,

4) Kırmızı bir süper deve dönüşme, yayılma ve bu genişlemiş kabuğun gezegensel bir nebulaya dönüşmesi,

5) Bir beyaz cüce olmak üzere büzülme. 4. aşama, yörüngeyi çevreleyen dev bir yılanı; Ra’yı rahatsız eden ve nihayet kız kardeşi Bastya da Sekhmet tarafından bertaraf edilen Abeb’i hatırlatmıyor mu?

Birbaşka opsiyon ise Ra’yı Amon, “saklı olan” şeklinde takdim eder; bu denklemede Ra Sirius B’yi, çocukları Şu ve Tefnut ise sırasıyla Sirius A ve Sirius C’yi temsil ederler. Gerçekten de Amon, Amen ya da Amun ismi, Dogonların kullandığı ‘Amma”ya. çok yakındır. Dogonların Amma’nın oğlu olan Nommo’nun (eğitmen), tıpkı İsis’in oğlu Horus gibi, dünyanın gelecekteki kurtuluşuyla alakalı olduğuna inanılır. Esrar derinleşiyor mu, ne dersiniz? Hayır, bu fikirde değilim. Çünki sonraki Atlantis sonrası nesillerin, tıpatıp aynı olan arşetiplere farklı terminolojiler verdiklerini düşünüyorum.

Eski Mısır metinlerinde Khei-Khei ya da “Çift Ateş” olarak geçen bir kavram vardır;İsis ve Neftis’le temsil edilmek üzere, sırasıyla “Katılaşma Ateşi” ve “Dağıtma Ateşi” olarak anılır. Dağıtma ateşinin ne kadar etkin olduğunu bizzat teyit edebilirim çünki şiddet uygulamaya niyetli bir kalabalığı dağıtmamı sağladı. Sonuçta, eski Mısır’ın verdiği bu ders; her ne kadar, geride kalan hayatların enerjileri­nin dağılıp (Neftis), yeniden doğuş sürecinde katılaştığı (İsis) Altdünya ya da Seşet boyunca bir yolculuk olarak düşünülse dahi, içinde sakladığı apaçık çağrışımlar başlı başına okült bir esrar niteliğindedir! Eski Siriusyen geleneğin rahipleri için,ezoterik sırlarını gizlemeleri hususunda “akıllı” kelimesi dahi az kalıyor; bu metinler o şekilde tanzim edilmişler ki, bazı bilgiler, ancak hazır olanlar tarafından okunduğunda, çok daha yüksek frekanslardan değerlendirilip anlaşılabiliyorlar. Birçok kişinin korku ya da arzu tabiatı vasıtasıyla harekete geçtiğini biliyorlardı; aydınlanmamış olanlar bu ifadeleri hep bu bağlamda yorumluyorlardı; bu hep bu şekilde gelişe geIdi. İsis ve Neftis esrarları için de ya hayat sonrası yahut ölüm akla geldi; ya da çok daha dünyevi arzu tabiatı yönünde yorumlar yapıldı. Böylece beşeri psikolojik şartlarla ilgili bilgiler bir yana atılmamış oldu; bedenin sunabileceklerinin, dünya kazanımlarının ve mezarın ötesinde neler olduğu korkusunun ötesine bakma­sını bilen gerçek inisiyeler, sadece onlar, asıl bilgiye ulaşabileceklerdi. ‘

Neftis Gölgesi ya da dağıtma fenomeni; alt benlik ya da kaotik benlikle karıştırılmamalıdır, onu Set temsil eder. “İçimizdeki Set”le meşguliyet başlı başına bir konudur ve ilerki bir bölümde tartışılacaktır. Abis’ e ya da ölüler diyarı bölgelerine gelince, her çeşit metafizik çalışma tarzı için bu esastır çünki evren sadece tatlılık ve ışıktan ibaret değildir ve er ya da geç, kendi enerjileriyle hiç de uyumlu olmayan enerjilerle karşılaşmak durumunda kalır. Bu durumda ya fikir alışverişine girilir ya da adil ve merhametli bir çizgide tavır takınılır.

Mısır /Siriusyen ilahlarıyla diyaloğa girmek, dolayısıyla temsil ettikleri arşetipleri (Ben’in cephelerini) tanımak, Siriusyen konsantrasyon uygulamasının esaslı bir kısmıdır. Hangi ilahın hangi cepheleriyle temas edileceği, inisiye adayının şahsiyetine hakim arşetiple doğal olarak ya­kından ilgilidir. Her iki Cinsten daha ziyade anaç varlıklar, anaç İsis enerjilerini cezbetme eğilimindedirler. Diğerleri i­çin kraliçe tarafı, sosyal şuurluIuğu ya da majik güçleri öne çıkar. Aynı ‘şey Neftis ile ilgili olarak da geçerlidir, ancak “Saklı olan” cephesine, ifşa eden kimliğine hitaben yönelecek olanlar, istedikleri bilginin kavrayabileceklerinden fazla olmamasına dikkat etmelidirler; Siriusyen konsantrasyon uygulaması sigortalarınızı kolayca attırabilecek bir çalışmadır! İfşa edene yönelik çalışmaları sonucu ektiklerini biçen tanıdığım kişilerle ilgili saçlarınızı diken diken edecek bazı hikayeler anlatabilirim. Sol beyinleri şoku rasyonalize edecek şekilde programlanmamıştı. Ya da Gurdjieffin ifadesiyle “tamponları, etkiyi karşılamak için yeterince yağlanmamıştı!” .

Bu bölümde sadece İsis ve Neftis ile ilgilendim; Osiris, Horus ve Set’ ten daha sonra söz edeceğim. Sorulması gereken bir soru kaldı: üçüncü ya da Neftis yıldız, Sirius C ya da Dişi-Süpürgedarısı etrafında yörüngede olduğu söylenen gezegenle ilgili neler söyleyebiliriz? İlk akla gelen Anu­bis oluyor. Anubis, Neftis’in Osiris’ten olan oğlu ve bu bağlamda mantıklı düşüyor. Ben bu gezegende oturan varlık­ların köpek bedeni kullandıkları fikrinde değilim; bu varIıkların hominid olduklarını düşünme eğilimindeyim (bu uygarlık artık var olmayabilir, elbette); ayrıca çok da güzel olmalılar. Çünki gezegene “kadınlar gezegeni”. denilmiş; görünüşle İlgili kabasabalıklar da türümüzün erkek üyele­rine mahsus olduğuna göre! Bir de Osiris güneşi olan Sirius B’nin, bir zamanlar aslan bedeni kullanan varlıkların yaşadığı bir gezegeni olduğunu düşünüyorum. Osiris’in hayvanı hep aslan olmuştur. Hermes Trimegietus’lesı Osiris’i betimleyen bir alıntı yapacak olursak:

Ona (Horus’a, oğluna) Görünmez’ den çıkıp geldi; onun vasıtasıyla vazife yaptı ve onu (Set’ e karşı) mücadele için eğitti. Sonra ona şu imtihan sualini yöneltti:” Sence en güzel amel nedir?” Cevap şu şekildeydi:”Babam ve anam dara düştüğünde, onlara yardım etmektir. “Sonra bir soru daha sordu:” Savaşa gidenler için en faydalı hayvan sence hangisidirl”

Horus, “At” cevabını verince de pek şaşırdı; “Aslan” değil de 1/ At” demesi, onu hayli hayrete düşünmüştü. ‘

Horus’ un şu şekilde cevabını tamamladığı nakledilir: 1/ Aslan” yardım istemek için fevkalade önemlidir, fakat At” kaçan düşmanı dağıtır ve onu toz duman eder, tüketir.

Ölüler Kitabı ve diğer kadim metinlerde, attan pek bahsedilmemekle birlikte, ezoterik kaynaklar atı, Horus’un kutsal hayvanı şeklinde tanıma eğilimindedirler. ileride Keltler tarafından da yüceltilecek beyaz at, özellikle önemlidir. Ölüler Kitabı’nda Osiris’le bağlantılı olmak üzere, “Aslan-tarın”ya birçok gönderme vardır; doğrusu, hepsini sayamayacağımız denli çoktular. Ben özellikle xxvIII. Bölümdeki kıtayı sevdim; kalbin korunumuyla ilgili olup, ağağıda Resim 9.1 de yer alan süslemeyle birlikte verilmiştir.

Kükre, ey sen, Aslan-tanrı! Ben ki Çalı Çiçeğiyim (Unb). Tanrısal kalıplardan nefret ederim. İzin verme, kalbimi (hati) benden çıkarmasınlar. . . Kükre, sen ki Osiris’in sargılarını nefe­sinle açtın; sen ki Set’ i görmüşsün.!



Sonuç olarak, Siriusyen Sistemi Tanrıçaları, yüksek frekanslı bir enerji varlığı olarak kabul edilir ve insanlık için bir rehberlik ve ilham kaynağı olarak görülür. Ancak, bu varlıkların varlığı bilimsel olarak kanıtlanmamıştır ve sadece spiritüel bir inancın parçasıdır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklamların gösterimine izin veriniz. Bu siteyi ayakta tutabilmek için gereklidir. Please allow ads to be displayed. This is necessary to keep the site up and running.