Dünya TarihiHayata Dair

Antik Mısır’da Evcil Hayvanlar

Evcil hayvanlar Antik Mısırlılar için çok önemliydi ve geldikleri ilahi aleme geri dönecekleri zamana yani ölümlerine kadar bakılması gereken, tanrılardan gelen hediyeler olarak kabul edilirdi. Günlük yaşamda, evcil hayvanlara çok iyi bakılırdı ve genellikle ölümlerinde insanlarla aynı şekilde mumyalanırdı.

Antik Mısırlılar evcil köpekler ve kedilerden habeş maymunları, maymunlar, balıklar, ceylanlar, kuşlar (özelikle şahinler), aslanlar, firavun fareleri ve su aygırlarına kadar çeşitli hayvanları evcil hayvan olarak tutuyorlardı.

Hatta timsahlar tanrı Sobek’in tapınaklarında kutsal hayvanlar olarak muhafaza ediliyordu. Bilim insanları, Mısırlıların aslında hayvanlara ilah olarak tapıp tapmadığı konusunda hemfikir değiller ancak Antik Mısır halkının evcil hayvanlarına karşı ne hissettiği konusunda hemfikirler: evcilleştirilmiş hayvanlar, günümüzdeki evcil hayvanlar gibi popülerdi ve derinden seviliyordu.

Crocodile Statue from Ancient Egypt
Antik Mısır’dan Timsah HeykeliOsama Shukir Muhammed Amin (Copyright)

Bu bağlılığı gösteren ünlü bir örnek, Yirmi Birinci Hanedanlığın (MÖ 1077 – 943) baş rahibesi Maatkare Mutemhat’tır. Mutemhat, başrahip I. Pinedjem’in (MÖ 1070 – 1032) kızı ve firavun I. Psusennes’in (MÖ 1047 – 1001) kız kardeşiydi. Babasının yolunu takip etti ve Maatkare “Tanrı’nın karısı” ve (“Güneşin Ruhundaki Gerçek”) ünvanını aldığında bekar hayatı seçerek kendini tanrı Amun’a tamamen adadı.

Teb nekropolünde Maatkare Mutemhat’ın mumyası keşfedildiğinde, arkeologlar onun ayaklarının dibinde çok genç bir çocuk boyutlarında daha küçük bir mumya keşfetti. İlk yorum bu mumyanın onun bebeği olduğu ve doğum sırasında öldüğü yönündeydi ancak Maatkare Mutemhat’ın bekar olarak bilindiği için bu hiçbir anlam ifade etmiyordu. 1968’de daha küçük olan mumyanın röntgenleri onun çocuğu değil, evcil maymunu olduğunu belirledi. Tarihçi Don Nardo şöyle yazıyor:

Mısırlılar hayvanlara düşkündü, mezar duvarlarındaki resimlerde ve kabartmalarda sıklıkla evdeki evcil hayvanları resmediyorlardı. Sandalyenin altındaki evcil hayvan motifi, evin sahibini sandalyesinde evcil bir kediyle otururken göstermektedir. Köpekler ve maymunlar da sıklıkla evcil hayvan olarak gösterildi. Mısırlılar, sonraki dünyanın bu dünyanın devamı olduğuna ve ‘yanında götürebilmeye’ inandıkları için evcil hayvanlarını mumyalatmaları ve mezarlarına koymaları şaşırtıcı değil.” (116)

Mısır’da babun, maymun, su aygırı ve şahin gibi egzotik hayvanlar nadir değildi ancak Antik Mısırlılar köpek ve kediyi günümüzün modern dünyasındaki insanlar kadar tercih ediyordu gibi görünüyor. Köpek evin çok önemli bir üyesi olarak kabul edilirdi ve kedi de Mısır’ın en popüler evcil hayvanı olarak anılırdı.

Görünüşe göre, çoğu evde evcil bir kedi – çoğunlukla birden fazla – ve daha az oranda da bir köpek vardı. Kediler tanrıça Bastet ile olan yakın ilişkileri nedeniyle daha popülerdi ama aynı zamanda pratik düzeyde de kendi başlarının çaresine bakabildikleri ve evi zararlı böceklerden kurtarabildikleri için popülerdi. Daha fazla bakıma ihtiyaç duyan köpekler, daha çok bakımlarını karşılayabilecek olan üst sınıflar tarafından bakılıyordu.

Antik Mısır’da Köpekler

Evin kedisin doğal ölümünde o evin tüm sakinleri kaşlarını tıraş ederler ve bir köpek öldüğünde, baş dahil olmak üzere tüm vücudu tıraş ederler. Herodot

Sosyal statü farketmeksizin köpek, Mısırlılar için hâlâ çok önemliydi. Tarihçi Jimmy Dunn’a göre, köpekler “avcı, bekçi ve polis köpekleri olarak; askeri operasyonlarda ve ev hayvanları olarak görev yaptı”(1). Mısır dilinde iwiw havlamalarına atıfta bulunur ve köpek anlamına gelir (Dunn, 1).

Eski Mısır’ın köpek ırkları Basenji, Tazı, İbiza Tazısı, Firavun Tazısı, Gazal Tazısı ve Whippet’ti ve Mısır’ın Hanedanlık Öncesi Döneminin (MÖ 6000-3150 civarı) kaya oymaları ve MÖ 3500-3200 civarında, özellikle Gerzean Kültürü döneminde (Naqada II Dönemi olarak da bilinir), görsellerinde ve yazılı metinlerde köpeklere atıfta bulunuldu.

Mısırlıların köpek tasmasının mucitleri olduğuna inanılıyor (muhtemelen ilk kez Mezopotamya’da kullanılmış olmasına rağmen) çünkü MÖ 3500 civarına tarihlenen erken bir duvar resminde tasmalı köpeğini gezdiren bir adam tasvir edilmiş.

Bu ilk tasmalar basit deri bantlardı ancak zaman geçtikçe giderek daha süslü hale geldi. Tasmalar Mısır’da tercih edilen ırk türlerine uygun genişlikte tasarlandı. Dünyanın en eski ırklarından biri olan Basenji, bazı bilim insanları tarafından tanrı Anubis’e model olarak kabul edilse de İbiza ve Firavun Tazısı da Greyhound ile aynı niteliklere sahiptir.

Hangi cinsi bu görsele ilham kaynağı olursa olsun köpekler, ölen kişinin ruhunu, ruhun tanrı Osiris tarafından yargılanacağı Hakikat Salonuna yönlendiren çakal/köpek tanrısı Anubis ile yakından bağlantılıydı. Evcilleştirilmiş köpekler Saqqara’daki Anubis tapınağında büyük bir törenle gömülüyordu ve bunun arkasındaki fikir, ölen köpeklerin öteki dünyaya (Mısır’da “Sazlıklar Tarlası” olarak bilinir) kolayca geçmelerine yardımcı olmaktı, böylece dünyadaki yaşamlarını sürdürebilirlerdi. Abydos’ta sadece köpekler için ayrılmış özel bir mezarlık vardı.

Egyptian Dog Types
Mısır Köpek TürleriUnknown Artist (Public Domain)

Mısır’da köpeklere ailenin bir parçası olarak çok değer veriliyordu ve köpekleri öldüğünde ailenin bir insan üyesine ödeyeceği para kadar özenle köpeği mumyalatıyordu. Aile köpeğinin ölümü üzerine büyük üzüntü yaşanırken, aile bireyleri kaşları dahil tüm vücutlarını tıraş ederlerdi. Çoğu Mısırlı erkek ve kadın, bitlerden korunmak ve temel hijyeni sağlamak için saçlarını kazıttığından, kaşların yokluğu üzüntünün en belirgin işaretiydi.

Yine de kişinin köpek soyundan arkadaşıyla öbür dünyada tekrar karşılaşacağına inanılıyordu. Firavun Tutankhamun’un mezar resimlerinde, onu köpekleriyle birlikte savaş arabası ile avlanırken tasvir edilmiştir ve benzer şekilde Büyük Rameses Sazlık Tarlasında av köpekleriyle tasvir edilmiştir; Köpekler, öbür dünyada bu tür bir yoldaşlığı sağlamak için çoğu zaman sahipleriyle birlikte gömülürdü. Mısır’da köpekler ile efendileri arasındaki yakın ilişki mezarlar, anıtlar, tapınaklardaki yazıtlar ve Mısır edebiyatı aracılığıyla açıkça ortaya konmaktadır. Dunn şöyle yazıyor:

Pek çok eski Mısır köpeğinin ismini deri tasmalardan, dikili taşlardan ve kabartmalardan öğreniyoruz. Bunlar arasında Cesur, Güvenilir, İyi Çoban, Kuzey Rüzgarı, Antilop ve hatta “İşe Yaramaz” gibi isimler yer alıyordu. Blacky gibi isimler köpeğin renginden gelirken, köpeklere “Beşinci” gibi isimler verildi. Bu isimlerin bir çoğu sevgiyi temsil ediyor gibi görünürken, diğerleri yalnızca köpeğin yeteneklerini veya kabiliyetlerini aktarıyor. Ancak günümüzde bile insanın hizmetkarı olma özelliğinden dolayı köpekler olumsuz çağrışımlar yapılabilmektedir. Bazı metinlerde mahkumlardan ‘kralın köpeği’ olarak bahsediliyor. (Dunn, 2)

Her ne kadar ‘köpek’ bir hakaret olarak kullanılabilse de, pek çok insanın köpeklerine sevdikleri insanların adını verdiği, hatta onları tanrıların isimleriyle onurlandırdığı görülüyor. Kedilere isim verildiğine dair bazı deliller olsa da bu uygulama köpeklere isim verilmesi kadar yaygın değildi. Belirtilmelidir ki, köpekler devamlı sahipleriyle birlikte gömülüyordu ve isimleri kaydediliyordu.

Bazı mezarlarda köpeğin efendisinin ölümünde öldürüldüğü ve sonra mumyalandığına dair işaretler bulunmaktadır, diğer köpekler ise efendilerinden daha önce ölmüştür. Saqqara yer altı mezarlarında sekiz milyondan fazla köpek iskeleti bulundu ve arkeologlar Anubis’e köpeklerin kurban edildiğinin kanıtı olarak yorumladılar ama bu sadece köpekler için bir nekropol de olabilir.

Bronze Cat from Egypt
Mısır’dan Bronz KediOsama Shukir Muhammed Amin (Copyright)

Antik Mısır’da kediler

Mısırlılar aslında ‘kedi’ isminin Kuzey Afrika’da hayvan için kullanılan kelime olan quattah’tan türetilmesinden sorumludur ve kedi Mısır’la çok yakından ilişkili olduğundan (ve Mısır ticareti Yunanistan ve Roma’yı büyük ölçüde etkilemiştir) neredeyse her diğer Avrupa ulusları bu kelimenin çeşitlemelerini kullanıyor: Fransızca, chat; İsveççe, katt; Almanca, katze; İtalyanca, gatto; İspanyolca, gato vb. (Morris, 175).

Kedi kelimesi için İngilizce’de günlük dilde kullanılan ‘puss‘ veya ‘pussy’ sözcüğü, kedi tanrıçası Bastet’in başka bir adı olan Pasht sözcüğünden türemesi nedeniyle Mısır’la da ilişkilendirilir. Kedi, neredeyse Mısır ile eşanlamlı hale gelmiştir; çünkü Bastet’in imajıyla ilişkilendirilir. Bastet, başlangıçta vahşi bir kedi, bir dişi aslan olarak hayal edilmiş olsa da, zamanla ev kedisine dönüşmek için yumuşatılmıştır. Kediler yalnızca arkadaşlıkları nedeniyle değil aynı zamanda evi fareler ve yılanlar gibi istenmeyen ziyaretçilerden uzak tutmaları nedeniyle de ödüllendiriliyordu.

Kediler eski Mısırlılar için o kadar önemliydi ki onlar için kelimenin tam anlamıyla ülkelerini feda ettiler. MÖ 525’te Pers generali II. Kambis Mısır’ı işgal etti ancak Mısır ordusu tarafından Pelusium şehrinde durduruldu. Tarihçi Polyaenus, M.Ö. 2. yüzyılda, Kambis II’nin, Mısırlıların kedilere duyduğu saygıyı bildiği için, askerlerinin kalkanlarına Bastet’in resmini yaptırdığını ve daha ileri giderek, ‘ön hatlarında köpekler, koyunlar, kediler, ibisler ve Mısırlıların sevdiği diğer hayvanların resimlerini yerleştirdiğini” yazmıştır. Mısırlılar teslim oldu ve ülke Perslerin eline geçti. II. Kambis’in zafer yürüyüşü sırasında ülkelerini bir hayvan uğruna teslim etmeleriyle alay etmek için canlı kedileri Mısırlıların yüzlerine fırlattığı söylenir.

Bastets & Sekhmets
Bastetler ve SekhmetlerKotomi Yamamura (CC BY-NC-SA)

Mısırlılar, bir Perslinin değerlerini anlayıp anlamadığını veya onları küçümsediğini umursamıyor gibi görünüyordu. Kediye büyük saygı göstermeye devam ettiler. Herodot (MÖ 484 civarı – MÖ 425/413 civarı), daha sonra Mısır’da bir evin yanması durumunda insanların kendilerini veya yangını söndürmeye çalışmadan önce kedileri kurtardıklarını yazmıştır. Herodot ayrıca vücut kıllarını tıraş etme geleneğinin bir yas belirtisi olduğunu da belirtiyor:

Bir kedinin doğal ölümle öldüğü bir evin tüm sakinleri kaşlarını tıraş eder ve bir köpek öldüğünde kafa dahil tüm vücudunu tıraş ederler. Ölen kediler Bubastis’e götürülür, orada mumyalanır ve kutsal kaplara gömülür; Köpekler ait oldukları şehirlerdeki kutsal mezarlıklara gömülmektedir.” (II.66-67)

Bazı bilim adamları, mezarlarda çok sayıda mumyalanmış kedi bulunması nedeniyle kedilerin Bastet’e ritüel olarak kurban edildiğini öne sürdüler, ancak bu iddia savunulamaz. Bubastis’e getirilen mumyalanmış kediler – Bastet’in kült merkezi – onları tanrıçaya yakın olmaları için onurlandırılmışlardı. Aynı örnek Abydos gibi diğer yerleşim yerlerinde de görülebilir; insanlar Osiris’e yakın olmak ve öteki dünyaya daha kolay erişim sağlamak için orada gömülmek veya en azından anıtlar dikmek istiyorlardı.

Egyptian Cat
Mısırlı KediShadowgate (CC BY)

Bazı yazarların kedilerin kurban olarak kasten öldürüldüğü yönündeki iddialarının kabul edilmesi neredeyse imkansızdır. Mısır’da bir kediyi kazara bile olsa öldürmenin cezası ölümdü, dolayısıyla kedilerin, kedileri korumayı da içeren bir tanrıçaya kurban olarak öldürülmesi pek olası değil. Kedilere o kadar değer veriliyordu ki onları ihraç etmek yasa dışıydı. Mısır’dan kedi ihracatı o kadar katı bir şekilde yasaklanmıştı ki, yalnızca bu konuyla ilgilenmek için hükümette bir birim oluşturuldu. Hükümet görevlileri dışarı kaçırılan kedileri bulup geri getirmek için diğer topraklara gönderildi.

Egzotik Evcil Hayvanlar

Maatkare Mutemhat örneğinde olduğu gibi Mısırlılar da bugün ‘egzotik evcil hayvan’ olarak kabul edilen hayvanları besliyorlardı. Örneğin şahin; Horus ve Montu gibi tanrıların gücünü temsil ediyordu ve evcil hayvan olarak oldukça değerliydi. Firavunlar ve daha önceki krallar; avlanma amacıyla ve ilahi gücün sembolü olarak şahin besliyorlardı. Aynak kuşu, bilgeliği ve tanrı Thoth’u temsil eden üst sınıfın bir başka popüler kuşuydu. Genel olarak konuşursak, bu kuşların bakımı alt sınıflar için çok pahalıydı, ancak aynakların mumyalanmış kalıntıları onların hala oldukça geniş bir alanda tutulduğunu gösteriyor. Yalnızca Saqqara kompleksinde 500.000 mumyalanmış aynak bulundu.

Crocodile Mummy Mask
Timsah Mumya MaskıOsama Shukir Muhammed Amin (Copyright)

Ceylan günümüzde egzotik sayılabilecek bir diğer popüler hayvan ancak Mısırlılar için oldukça yaygındı. Mumyalanmış evcil ceylanın en ünlü örneği, 21. Hanedanlık Kraliçesi Isiemkheb’in (M.Ö. 1069-943) mezarından gelmektedir. Isiemkheb (bazen Isi-em-kheb olarak da bilinir), firavun II. Pinedjem’in (MÖ 990-976 civarı) hükümdarlığı altında yaşadı ve evcil ceylanını o kadar çok sevdi ki, onun için özel hazırlanmış bir lahit sipariş etti.

Tabut ceylan resmiyle oyulmuş ve ceylanın bedenine uyacak şekilde şekillendirilmiştir. İnsan vücuduna gösterilen özenin aynısıyla işlenen mumyalanmış ceylanın, Isiemkheb ile birlikte mezarında bulundu. Hem mumyasının hem de evcil hayvanının hazırlıkları ve hâlâ yerinde bulunan muskalar, ikisinin Sazlık Tarlasında yeniden birleşeceğine dair her türlü güvencenin bulunduğunu gösteriyor.

Babunlar ve maymunlar genellikle sevgi dolu arkadaşlar olarak şımartılırdı ve mumyalanıp üzerine titreyen sahipleri ve sahibeleri birlikte gömülürdü. Babunlar; Thoth veya Hapy’nin sembolleri olarak büyük ölçüde ritüel amaçlarla besleniyor gibi görünüyor fakat maymunlar daha çok yakın evcil hayvanlar olarak tutuluyordu. Maymunlar kolayca eğitilebiliyordu, yazıtlar onların sahiplerine nesneleri alma konusunda oldukça faydalı olduklarını gösteriyor.

Her ne kadar bu egzotik evcil hayvanlar çoğunlukla oldukça rahat bir yaşam sürse de, bu her zaman böyle değildi. 2015’te National Geographic için yazan Traci Watson şöyle açıklıyor:

Eski Mısırlılar için, egzotik hayvanlardan oluşan bir hayvan koleksiyonuna sahip olmak güç ve zenginlik anlamına geliyordu. Ancak 5.000 yıldan fazla bir süre önce Nil Nehri yakınındaki bir mezarlığa gömülen babun, su aygırı ve diğer elit evcil hayvanların kalıntıları, bir statü sembolü olmanın karanlık yanını ortaya koyuyor. Bir mezarda bulunan babun iskeletlerinde düzinelerce kırık el ve ayak kemiği bulunuyor ve bu cezalandırıcı dayaklara işaret ediyor. En az iki babunda klasik parry kırıkları (genellikle bir darbeden başı korumaya çalışırken kırılan kollar) bulunmaktadır. Bir su aygırı buzağı kendini bağlanan ipten kurtarmaya çalışırken bacağını kırmış. Bir antilop ve bir yabani inek de muhtemelen bağlanmaya ilişkin yaralanmaları gösteriyor.” (1)

Monkey Statue, Egypt
Maymun Heykeli, MısırMark Cartwright (CC BY-NC-SA)

Watson, Kraliyet Beligain Doğa Bilimleri Enstitüsü’nden bilim adamı Wim Van Neer’in, esaret altındaki hayvanlara kötü davrandığı anlaşılan erken dönem Mısırlıların, zamanla onları nasıl daha iyi kontrol edeceklerini öğrendikleri sonucuna vardığını aktarıyor. Kendisi şöyle yazıyor: “Daha sonraki bir tarihe ait mumyalanmış babunlar, sert muameleye dair çok az işaret gösteriyor. Belki zamanla eski Mısırlılar, hayvanları dövmeden ve bağlamadan tutmayı öğrenmişlerdi” (2). Egzotik hayvanlar birçok nedenden dolayı tutulurdu ve bunlar arasında gücün sembolik temsilleri de bulunmaktaydı.

Örneğin bir kişi evcil hayvanı olarak su aygırı besliyorsa, “doğadaki oldukça kaotik bir gücü kontrol ediyor” demektir (Watson, 2). Timsahlar aynı nedenle bazı tapınaklarda timsah tanrısı olan tanrı Sobek’in temsilcileri olarak muhafaza ediliyordu. Sobek, Mısır tarihinin belirli dönemlerinde yaratıcı bir tanrı olarak görülüyordu ve tapınaklarındaki kutsal timsahlar, et ve ballı keklerle zamanın çoğu insanından daha iyi besleniyordu. Timsahlar da tıpkı kediler, köpekler, maymunlar ve diğer hayvanlar gibi mumyalanmış ve korunmuştur ancak korunan en güçlü hayvan boğadır.

Apis Boğası

Boğa bir evcil hayvan değil ama Erken Hanedanlık Dönemi’nde (M.Ö. 3150 – 2613) tanrı Ptah’ı temsil eden kutsal bir hayvandı. Tarihçi Margaret Bunson şöyle yazıyor:

Kutsal boğa Apis, Memphis’teki Ptah-Sokar-Osiris kültünün teofanisiydi. Palermo Taşı ve diğer kayıtlar bu hayvanın anısına düzenlenen festivali anlatıyor. Törenlere normalde “Apis’in Koşusu” adı veriliyordu. Hayvana ayrıca Hapi adı verildi. ‘Apis’ ismi Yunanca’da Mısır’da Hep veya Hapi anlamına gelir. Kutsal Apis boğasının, benzersiz karakterini ve tanrılar tarafından kabul edildiğini simgeleyen vücudunun bir tarafında beyaz bir hilal veya alnında beyaz bir üçgen olması gerekiyordu. (27)

Painted Coffin Footboard with Apis Bull
Apis Boğası ile Boyalı Tabut BasamağıOsama Shukir Muhammed Amin (Copyright)

Apis boğası o kadar önemliydi ki, Birinci Hanedanlık ve muhtemelen daha önceki dönemdeki kralın gücüyle eşit tutuldu. Narmer Paleti, bir şehri yıkan bir boğayı kralın gücünün ve erkekliğinin sembolü olarak gösterir ve boğanın gücün sembolü olarak tanınmasının Narmer’in MÖ 3150 civarındaki saltanatından önce geniş bir şekilde kabul edildiğine dair bir kanıttır. Mısır bilimci Richard H. Wilkinson şöyle yazıyor:

Apis, Mısır’ın boğa tanrılarının en önemlisiydi ve izleri Hanedanlık Dönemi’nin başlangıcına kadar uzanabilir. Mısırlılar tarafından Hap olarak adlandırılan tanrının kökenleri tam olarak net değildir ancak onun kült merkezinin Memphis’te olması nedeniyle erken bir tarihte büyük memfis tanrısı Ptah’ın ibadetine dahil edildi – önce o tanrının ‘habercisi’ veya oğlu olarak ve en sonunda Ptah’ın kendi ‘şanlı ruhunun’ canlı imajı veya dışavurumu olarak. (170)

Apis boğası, İlk Hanedanlık döneminden (özellikle Narmer ve Den dönemlerinde belirgin bir şekilde) başlayarak tapınılmıştı ve Roma’nın bir eyaleti haline gelmeden önce Mısır’ı yöneten son hanedan olan Ptolemaios Hanedanı’nın (MÖ 323 – 30) sonlarına kadar tapınma devam etmiştir.

Evcil Hayvanların Ahiretteki Önemi

Egzotik, ilahlaştırılmış veya evcil olsun, evcil hayvanlar Antik Mısırlıların hayatlarında önemli bir rol oynadılar. Akademisyen Bob Brier, “Ocak 1906’da Theodore Davis kendisini şaşırtan bir çukur mezarla karşılaştı. Mezar, ana kayaya oyulmuş on iki metrelik bir kuyunun dibinde yatıyordu” diye raporlar. (aktaran Nardo, 118). Brier, Davis’in ilk elden raporunu aktarıyor:

Kuyudan aşağı inip bölmeye girdim; odanın son derece sıcak ve rahatlık açısından fazla alçak olduğu ortaya çıktı. Çok yakınımda, ayakları üzerinde duran, kısa kuyruğunu sırtına kıvırmış ve gözleri açık, sıradan büyüklükte sarı bir köpek görünce irkildim. Burnunun birkaç santim yakınında oldukça mükemmel durumda bir maymun oturuyordu; bir an canlı olduklarını sandım ama çok geçmeden mumyalanmış olduklarını ve eski zamanlarda hırsızlar tarafından lahitlerinin açıldığını gördüm. (Nardo, 118)

Bu hayvanlar mumyalanmış evcil hayvanlardı ancak yemek için mumyalanmış hayvanlar da vardı. Yemek için öldürülen hayvanlar genellikle balık veya kümes hayvanıydı, ölen kişinin öbür dünyada yeterli yiyeceğe sahip olabilmesi için onların korunmasına büyük özen gösterildi. Bu mumyalar, bir evcil hayvanın mumyalanmasında gösterilen özenle mumyalanmamıştır ve aynı şekilde çarşaflara sarılmamıştır. Örneğin evcil balıklara çok dikkatli bakılırken yemek için mumyalanan balıklara farklı muamele edilirdi. Mısır’da çoğunlukla mumyalanmış evcil hayvanlar içeren mezarlar keşfedilmiştir.

Egyptian Fish Coffin
Mısır Balık TabutuMark Cartwright (CC BY-NC-SA)

Mısır mezarlarının erken kazıcılarından biri olan Belzoni (MÖ 1778-1823), muazzam miktarda mumyalanmış evcil hayvan koleksiyonunu raporladı:

Bu mezarlar arasında insan bedenleriyle karışmış hayvan mumyalarının bulunduğu bazı mezarlar gördüğümüzü de atlamamalıyım. İçlerinde boğalar, inekler, koyunlar, maymunlar, tilkiler, yarasalar, timsahlar, balıklar ve kuşlar vardı; idoller sıklıkla ortaya çıktı; ve mezarlardan biri sadece kediler ile doluydu. Bu mezar kırmızı ve beyaz ketenle dikkatlice katlanmış, başı kediyi temsil eden ve aynı ketenle yapılmış bir maske ile örtülmüştü. (Nardo, 119)

İnsan olma deneyimi, kişinin sonsuz yolculuğunun yalnızca bir parçası olarak görülüyordu bundan dolayı yaşamda karşılaştığı hayvanların, şahsın ölümden sonsuzluğa geçişinde yanında olması bekleniyordu. Timsah ve su aygırı gibi bu hayatta ve öbür dünyada aynı tür tehlikelere yol açacak tehlikeli hayvanlar vardı. Sonsuzluğun bir versiyonunda, kişiyi tehdit eden ve Hakikat Salonu’ndaki yerine ulaşmasını engelleyen timsahlar vardır.

Aynı zamanda, insanın yeryüzünde güvendiği yoldaşları olan hayvanların, öbür dünyada yani Sazlık Tarlası’nda o kişiyle karşılaşacağına güvenilirdi. Eski Mısırlılar da tıpkı günümüz insanları gibi evcil hayvanlarını seviyorlardı. Onları dünyadaki yaşamlarının ayrılmaz bir parçası olarak görmüş, ölümün yalnızca geçici bir ayrılık olduğunu ve bir gün sadık dostlarına yeniden kavuşacaklarına inanmışlardı.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklamların gösterimine izin veriniz. Bu siteyi ayakta tutabilmek için gereklidir. Please allow ads to be displayed. This is necessary to keep the site up and running.