Mitolojiler

Mitoloji, Mitolojinin Tanımı

Mitler dünyadaki her kültürün bir parçası olmakla beraber doğal olayları, insanlığın nereden geldiğini, medeniyetlerin nasıl geliştiğini ve olayların neden bu şekilde cereyan ettiğini açıklamak için kullanılır.En temel düzeyde mitler, kaos ortamını andıran şeylere bir anlam vererek insanlığa katkıda bulunur.

Mitoloji (Yunanca söz, öykü anlamına gelen mitos ve akıl ile kavrama anlamına gelen logos), mitler olarak adlandırılan kültürel ögeler arasındaki dini masalların ve bu tarz anlatıların incelenmesi ve yorumlanmasıdır. İnsanlık durumunun çeşitli yönlerini ele alan bu tür hikayeler; iyi ve kötü; acı çekmenin anlamı; insanlığın kökeni; yer adlarının, hayvanların, kültürel değerlerin ve geleneklerin kökeni; hayatın ve ölümün anlamı; ahiret; tanrı ya da tanrılarla ilgili semavi anlatıları içerir. Mitler, belirli bir kültürün bu konularda sahip olduğu inanç ve değerleri ifade eder.

Mitlerde atalarımızın hikayeleri, insanlığın ve dünyanın kökeni, tanrılar, doğaüstü varlıklar (antik yünan mitolojisinde yer alan yarı insan yarı keçi olan kır iyesi, su perileri, deniz kızları) ve insan üstü güçleri olan kahramanlar, (genellikle tanrı tarafından verilen güçlere sahip kahramanlar) anlatılır. Bu anlatılara örnek olarak Yunan mitolojisindeki Herakles veya Perseus gösterilebilir.Bununla beraber mitler uzun süredir devam eden geleneklerin dayandığı temeli veya başından itibaren insanları düşündüren gün doğumu ve gün batımı, ayın döngüsü, mevsimler, gök gürültüsü, şimşek fırtınaları gibi doğal olayları açıklamaya yardımcı olur. Maria Leach ve Jerome Fried, mitolojiyi şöyle tanımlar:

“Mit eski çağlarda meydana geldiği düşünülen hikayeler olarak insanların doğaüstü geleneklerini, tanrılarını, kahramanlarını ve dini inançlarını açıklayan hikayelerdir.” Mitin amacı açıklamaktır, ve tıpkı G.L Gomme’nin ifade ettiği gibi; “mitler bilim öncesi dönemin bilimidir” Böylece mitler insanların, hayvanların ve sembollerin yaratılışını anlatır. Herhangi bir hayvanın, örneğin bir yarasının neden sadece geceleri uçtuğunu ve gündüz kör olduğunu; herhangi bir doğa olayının, örneğin gökkuşağının neden oluştuğunu; belli kültürel ritüellerin neden ve nasıl ortaya çıktığını açıklarlar.

CARL JUNG’A GÖRE MİT, KAOTİK BİR DÜNYADA ANLAM VE DÜZEN BULMASI GEREKEN İNSAN RUHUNUN GEREKLİ BİR YÖNÜDÜR.

İlgili Makaleler

Mitoloji, dünyadaki her medeniyette önemli bir rol oynamıştır.Tarih öncesi mağara resimleri, taş oymaları, mezarlar ve anıtların tümü, insanların mitlerini kağıda dökmeden önce bir inanç yapısı geliştirdiklerini ve bu yapının Leach ve Fried’ın yukarıda ifade ettiği tanıma karşılık geldiğini gösteriyor. Yirminci yüzyılın en önemli psikiyatristlerinden Carl Jung’a göre mit, kendisini genellikle kaotik ve anlamsız olarak sunan bir dünyada anlam ve düzen bulması gereken insan ruhunun gerekli bir yönüdür.Jung’a göre:

“Dünyanın ve insanın bir yansıması olarak psişe, öyle sonsuz karmaşıklıkta bir şeydir ki, pek çok yönden gözlemlenebilir ve incelenebilir. Psişe bizi dünyanın karşılaştığı sorunlarla karşı karşıya bırakır: Dünyanın sistematik bir incelemesi güçlerimizin ötesinde olduğu için, yalnızca pratik yöntemlerle ve özellikle de bizi ilgilendiren yönleriyle yetinmek durumundayız. Herkes dogmatik kurallarla kendi dünyasını kurar ve böylece bir süre sonra dünyanın anlamını ve yapısını kavradığını düşünür. Ama sonlu olan sonsuzu asla kavrayamaz.”(23-24)

Jung’un atıfta bulunduğu sonsuzluk kavramı mitolojik masalların ve konuların sebeplerini gösteren insanüstü, kutsal ve güçlü bir kavramdır, çünkü insanin varlığına kesin bir anlam verir.Kendinden daha güçlü ve daha büyük bir olgunun varlığı insana kaotik ve gizemli bir dünyada bir yönelim ve korunma umudu verir. Leach ve Fried’e göre bu gizemli, kutsal ve güçlü olgu “kaotik evren ve çevreye karşı insan zihninin yarattığı temel bir psikolojik tepki olarak en eski zamanlardan beri var olmakla beraber dinlerin temelini oluşturmuştur.” (777)

Ra Travelling Through the Underworld

O nedenle günümüzde “mitoloji” olarak adlandırılan şeyin, eski çağlarda bir din olduğu unutulmamalıdır. Bugünkü modern insanlık için kutsal kitaplar ne ise ilkel insanlar için de mitolojiyi oluşturan hikayeler oydu. Olayları açıklayıp insanlığa bir yön göstererek kaosu düzene çevirdiler, birliktelik, uyum ve insanlar için bir koruma sağladılar.

Mit Türleri

Mit araştırmalarının ünlü savunucusu Joseph Campbell, mitolojinin tüm uygarlığın temelini oluşturduğunu ve bireylerin bilincini şekillendirdiğini ifade etmektedir. Campbell, önemli eseri Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’nda tarih boyunca dünyadaki çeşitli kültürlerin mitlerindeki ortak karakterleri, temaları, anlatıları ve bu mitlerdeki amaçları “monomit” başlığı altında açıklıyor. Şöyle diyor Campbell:

“Zamansız vizyonun sırrı nedir? Zihnin hangi derinliğinden türemiştir? Farklı kültürler altında mitoloji neden her yerde aynıdır? Ve ne anlatıyor?” (4)

Campbell’ın tüm bu sorulara cevabı ise: “Mitlerin öğrettiği bir anlamı vardır.” Mitoloji dünyevi bir insanın yaşamını sıradanlıktan sonsuzlukla dolu bir varoluşa doğru açıklar, geliştirir ve dengeler. En temel düzeyde, mit bir olayı, geleneği, yer adını veya jeolojik oluşumu açıklar, ancak aynı zamanda da geçmiş bir olayı epik ve hatta doğaüstü bir öneme yükseltebilir ve en önemlisi, kişinin yaşam boyunca bireysel yolculuğu için bir rol modeli sağlayabilir.

Birçok farklı mit türü vardır, ancak temelde üçe ayrılabilirler:

  • Etiyolojik mitler
  • Tarihsel Mitler
  • Psikolojik Mitler

Etiyolojik mitler (Yunanca ‘sebep’ anlamına gelen aetion’dan gelir), belirli bir şeyin neden o şekilde olduğunu veya nasıl ortaya çıktığını açıklar. Bu tür mitler genellikle bir olgunun çıkış hikayesi olarak bilinirler. Örneğin, Mısır mitolojisinde çınar ağacı, Çınar’ın Hanımı tanrıça Hathor’a ev sahipliği yaptığı için şu anki görünümünü almıştır. İskandinav mitolojisinde gök gürültüsü, Thor’un göklerde yarışan arabası olarak bilinir.Etiyolojik mitler, dünyanın neden bu şekilde olduğuna dair açıklamalar sunar. Örneğin Yunan mitolojisindeki Pandora‘nın Kutusu hikayesinde, dünyaya kötülük ve ıstırabın nasıl salındığını veya Çin’de olduğu gibi yorulana kadar tekrar tekrar insan yaratmaya devam eden ve insanların kendilerini yeniden üretebilmeleri için evlilik uygulamasını başlatan tanrıça Nuwa efsanesi gibi çeşitli fenomenleri anlatıtlar.İster bir evliliği, ister destansı bir görevi, isterse de bir savaşı açıklarken mitlerdeki karakterler her zaman belirli bir amaca hizmet ederler.

Pandora About to Open Her Box

Tarihsel mitler ise geçmişteki bir olayı gerçekte yaşandığı halinden (eğer gerçekten de yaşanmışsa) daha yüce bir anlam vererek tekrardan anlatırlar. Bunun bir örneği, Hint destanı Mahabharata’da anlatıldığı gibi, Pandava kardeşlerin farklı değerleri sembolize ettiği ve zaman zaman kusurlu olsalar bile rol modeller sağladıkları Kurukshetra Savaşı’nın hikayesidir.Kurukshetra daha sonrasında Pandavalardan bir tanesi olan Arjuna’nın tanrı Krishna tarafından ziyaret edilip hayattaki amacının söylendiği Bhagavad Gita’da bir mikrokozmosta görülür.Kurukshetra Savaşı’nın gerçekten de gerçekleşip gerçekleşmediği bu iki hikayenin mitolojik düzeydeki gücü için önemsizdir.Aynı şey, İncil’deki İbrahimi anlatıları, Truva Kuşatması, ve Homeros’un İlyada’sı veya Odysseus’un Odyssey’deki eve dönüşü, keza Aeneas’ın Virgil’in eserindeki maceralarındaki dini mitler için de söylenebilir.

Psikolojik mitler, hem Jung’a hem de Campbell’a göre, kişiye bilinenden bilinmeyene bir yolculuk sunar; bu, kişinin dış dünya ile içsel bilincini dengelemek için psikolojik bir ihtiyacı temsil eder.Her ne olursa olsun, mit genellikle bir kahramanın gerçek benliklerini ya da kaderlerini keşfettikleri bir yolculukta gerçekleşir ve bir bilinmeyeni açıklığa kavuşturarak izleyiciye önemli bir kültürel değer katar.

Muhtemelen bu türün klasik örneği Oidipus adındaki bir prensin ileride babasını öldüreceği kehanetini öğrendikten sonra sırf bu kaderden kaçınmak için başka bir bölgeye gitmesi ve gittiği yerde kendi doğumunda aynı kehaneti öğrenip uzaklara kaçan babasını yanlışlıkla öldürmesi ile sonuçlanan hikayesidir.

Oedipus & the Sphinx of Thebes

Oidipus hikayesi antik Yunanlı dinleyicileri tanrıların yazdığı bir kaderden kaçmanın ne kadar beyhude olduğu husununda etkileyerek tanrı korkularını harlayıp kültürel bir değeri yaratmaktadır. Kişsiel olarak ise bu tarz hikayeler kişiye “Oidipus gibi bir prens bile ne acılar çekmiş” ya da “benim çektiğim acı kendi babasını öldürüp yanlışlıkla annesiyle evlenen Oidipus’un çektiği acıların yanında ne ki” diyerek kendi acılarına katlanma ve rahatlama hissi yaratmada yardımcı olur.

ESKİLER İÇİN BİR HİKAYENİN GERÇEKLİĞİNDEN ZİYADE O HİKAYENİN ANLAMI ÖNEMLİYDİ.

Bu Türlerin Ünlü Mitleri

En iyi bilinen etiyolojik mitlerden biri ise tahıl ve hasat tanrıçası olan Demeter ve Ölülerin Kraliçesi kızı Persephone’nin hikayesidir.Bu hikayede Persephone, yeraltı dünyasının tanrısı Hades tarafından kaçırılır ve yeraltı dünyası olarak bilinen tartarusa indirilir. Demeter çaresizce her yerde kızını arar ama bulamaz. Verimlilik ve Hasat Tanrıçası olan Demeter’in bu kederli döneminde ekinler bozulur, insanlar açlıktan ölür ve tanrılara hak ettikleri verilmez. Tanrıların kralı Zeus, Hades’e Persephone’yi annesine geri vermesini emreder ve Hades mecbur kalır, ancak Persephone yeraltındayken belirli sayıda nar çekirdeği yediği için yılın yarısını yerin altında geçirmek zorunda kalır, ancak yılın diğer yarısı yeryüzüne çıkarak annasiyle vakit geçirebilir.

Bu hikayenin mevsim değişikliklerini açıkladığı söylenebilir. Çünkü Persephone annesinin yanındayken hava sıcaktı, Demeter neşeliydi ve böylece tohumların açmasına neden olarak yeryüzünün yeşermesine sebep oluyordu. Ancak Persephone yer altında Hades’in yanındayken Demeter yeryüzünde kederli ve yaslıydı. Bu mevsimde ise Demeter hüznüyle beraber toprak ana’nın kurumasına neden oldu. Demeter, tüm bu hikayenin içinde ayrıca Eleusis halkına tarımın sırlarını da öğrettiği için,bu mit insanların toprağı işlemeyi ilk kez nasıl öğrendiklerini de açıklamıştır. Demeter aynı zamanda kendisine ve tanrılara nasıl ibadet edilmesi gerektiğini de anlattığı için tanrılara saygının kültürel değerini oluşturmuştur

Batıdaki en ünlü tarihi efsane, Homeros’un Truva kentinin kuşatılması ve düşüşünü anlatan İlyada ile ilgili MÖ 8. yüzyıl destanıdır. Achaean kralı Menelaus’un karısı Helen, Truva prensi Paris ile kaçar. Menelaus onu eve geri getirmeye yemin eder, daha sonra kardeşi Agamemnon’u askere alır ve ondan çeşitli şehirleri gezerek kralları ve prensleri Truva’ya saldırabilmek için yardıma çağırmasını ister. Yenilmez bir savaşçı ve Achaean kahramanı olan Achilles ise Agamemnon tarafından küçük düşürüldüğünü hissedip savaşa katılmayı reddediyor. Bu da sevgili kuzeni Patroclus ve Archaen ordusundaki birçok askerin ölümüne sebep oluyor. İlyada’da anlatılan birçok farklı hikaye olmasına rağmen, kültürel bir değer olarak gururun ne kadar tehlikeli olabileceği teması birçok kez vurgulanır.Kendinden belli bir miktar gurur duymak erdem sayılırdı ancak fazla gururun da felaket getireceği bilinirdi.

Aynı gurur teması Çin kültüründe ise Ateş Tanrısı Fuxi’nin hikayesiyle birlikte kendine yer bulmuş oldu. Bir tanrı olarak Fuxi’nin birçok sorumluluğu vardı ama arkadaşı tanrıça Nuwa ondan yardım istediğinde reddetmezdi. Nuwa insanları yaratmıştı ama yarattığı insanların hiçbir şey bilmediğini gördü ve ne yazık ki her insana her şeyi öğretecek sabrı da yoktu. Bu nedenle Fuxi insanlara ateş getirerek, onlara ateşi nasıl kontrol edeceklerini, nasıl yemek pişireceklerini ve kendilerini nasıl ısıtacaklarını öğretti. Daha sonra onlara balık ağlarını örmeyi ve denizden yiyecek çekmeyi öğretti. Kehanet, müzik ve yazı sanatlarını anlattı. Fuxi’nin MÖ 2953-2736 yılları arasında yaşamış ve muhtemelen Çin’deki ilk hanedan olan Xia Hanedanlığı’nın yükselişi için gerekli düzeni sağlayan gerçek bir tarihi krala dayandığı düşünülmektedir.Bu hikayede, Fuxi bir tanrı olarak gururunu bir kenara bırakır ve kendisini arkadaşı Nuwa’nın ve insanlığın hizmetine sunar.

Dünyanın en eski efsanesi, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, ölümün kaçınılmazlığı ve bireyin hayatta anlam bulma girişimi ile ilgili psikolojik bir efsane olan Gılgamış Destanı’dır. Gılgamış Destanı Mezopotamya’da, daha sonra bir yarı-tanrı statüsüne yükseltilmiş olan Uruk kralı tarihi Gılgamış ile ilgili Sümer şiirlerinden geliştirildi.Hikâyede Gılgamış, gururlu bir kraldır ve o kadar kibirlidir ki, tanrılar onun alçakgönüllülük konusunda bir derse ihtiyacı olduğunu düşünür.Vahşi bir adam olan Enkidu’yu krala layık bir rakip olarak yetiştirirler ve ikisi kavga eder, ancak bir kazanan çıkmadığı için en iyi arkadaş olmaya karar verirler.Enkidu daha sonra tanrılar tarafından onlara hakaret ettiği için öldürülür ve kederli Gılgamış, ölümsüzlük kavramıyla özdeşleşen yaşamın anlamını aramaya başlar. Sonsuz yaşamı kazanamasa da, yolculuğu onu olgunlaştırır ve krallığına daha bilge, daha iyi bir adam ve daha iyi bir kral olarak geri döner.

Flood Tablet of the Epic of Gilgamesh

Josep Campbell, en bilinen psikolojik mit türüne “Kahramanın Yolculuğu” adını vermiştir. Bu tür hikayelerde genellikle asil bir kahraman gerçek kimliğinden ayrı bir şekilde kaotik bir dünyada ya da krallıkta yaşarken görülür. Hikaye boyunca kahraman öz benliğini bulup yanlışları düzelterek bir düzen yaratana kadar çeşitli aşamalardan geçer. Bu süreç, günümüzde en çok Star Wars’un konusu olarak bilinir ve bu film serisinin ezici başarısı, mitolojik temaların ve sembollerin kalıcı gücünü kanıtlar.

Sonuç

Dünyadaki her kültürün mitolojisi olmuştur ve olmaya devam etmektedir.Antik Yunan ve Roma klasik mitolojisinin batıdaki insanlar arasında meşhur olmasına rağmen bu hikayelerdeki motifler dünyanın diğer bölgelerinde de bilinmektedir. Yunan mitolojisinde Ateş getiren ve insanlığın öğretmeni olarak bilinen Prometheus‘un hikayesi, Çin’de Fuxi’nin hikayesi olarak bilinir. Nuwa’nın Çin’de insanları yarattığı hikaye dünyanın bir başka yerinde Maya’nın Popol-Vuh’un tarafından yaratıldığı hikaye olarak biliniyor. Bu hikayede insanlar yaratılır ancak hiçbir şey yapamayan yararsız kimseler olurlar. Ancak Maya’nın hikayesinde bu insanlar yok edilir ve tanrı insanları yeniden yaratmayı dener. Aynı motif, tanrıların sürekli zayıf olan insanları yaratmak için mücadele ettiği Mezopotamya mitolojisinde de görülür.

MİTİN AMACI, DİNLEYEN KİMSEYİ BİR GERÇEKLİĞİ KENDİ KÜLTÜRLERİNİN DEĞER SİSTEMİ İÇİNDE YORUMLATARAK SUNMAKTI.

Aynı tür hikayeler dünyanın farklı yerlerindeki mitlerde bulunabilir. Afrika miti, Kızılderili miti, Çinli ya da Avrupalı, hepsi aynı açıklama, rahatlatma ve anlam sağlama işlevine hizmet eder. Örneğin, Yaratılış Kitabı’nda büyük tanrının varoluş hakkında anlattığı hikaye Sümer, Mısır, Fenike ve Çin’deki yaratılış hikayelerine oldukça benzemektedir.

Büyük Tufan hikayesi dünyadaki hemen hemen her kültürün mitolojisinde bulunabilir, ancak İncil’deki biçimini Mezopotamya’nın Atrahasis mitinden alır. Ölen ve Dirilen Tanrı figürü (halkının iyiliği için ya da halkının günahlarını kurtarmak için ölen, yeryüzüne inen ve yeniden dirilen bir tanrı) eski Gılgamış masallarında Sümer’e kadar dayandırılabilir. İncil Vaiz Kitabı 1:9 da der ki, “güneşin altında yeni bir şey yok” ve bu, diğer her şey için olduğu kadar dini-mitolojik sistemler, semboller ve karakterler için de geçerlidir. Joseph Campbell’e göre:

“Yerleşik dünyanın her yerinde, her zaman ve her koşulda, insan mitleri var olmuştur; ve insan bedeni ve zihninin yaratabileceği her şey için de bir ilham kaynağı olmuşlardır. Mitin, kozmosun sonsuz enerjisinin insanın kültürel tezahürüne aktığı gizli bir açıklık olduğunu söylemek çok fazla olmaz. Dinler, felsefeler, sanatlar, ilkel ve tarihi insanın toplumsal biçimleri, bilim ve teknolojideki başlıca keşifler, uykuyu bölen rüyaların ta kendisi, mitlerin sihirli temelinden gelir.” (3)

Mitoloji, insan varoluşunun en zor ve en temel sorularına yanıt bulmaya çalışır: Ben kimim? Ben nereden geldim? Neden buradayım? Nereye gidiyorum? Eskiler için hikayenin gerçekliğinden ziyade, anlamı daha çok önem arz ederdi. Örneğin Mısır tanrıçası Hathor’un doğumu ve yaşamı hakkında birçok varyasyon vardır ve eskilerden hiçbir Mısırlı bunlardan birini “yanlış” olarak reddedip bir diğerini “doğru” olarak seçmezdi.Mitlerin mesajı hikayenin detaylarından ziyade doğruluğunu kapsardı. Bu durum Mezopotamya Naru Edebiyatı olarak bilinen türde de belirgin bir şekilde gözlemlenmektedir. Bu tür edebiyatta tarihi figürler kendi tarihi bağlamlarının dışında yer almaktadır.

Antik dünyada, bir mitin amacının, dinleyicinin daha sonra kendi kültürlerinin değerler sistemi içinde kendileri için yorumlayacağı bir gerçeği dinleyiciye sunmak olduğu anlaşılmıştır.Gerçekliğin kavranması, otoriter bir güç tarafından yorumlanmasından ziyade, mitlerde ifade edilen değerlerle karşılaşan bireyin yorumlamasına bırakılmıştır

Bu, bir vaaz ile dini mitolojiyle ilgili bireysel bir deneyim arasındaki temel fark olarak kalır; Bir mit, aynı şeyi yapsa da, sembolik manzara, karakter, görüntü ve temanın gücü aracılığıyla bireysel anlayışı yükseltme ve dönüştürme potansiyeline sahipken, kişinin kültürel inanç sistemi içinde bir vaaz yalnızca ortak inancı teşvik edebilir veya güçlendirebilir. Eski yazarlar antik mitleri bireysel yorumlamalarla öylesine işlemişlerdir ki, söz konusu miti duyan kimse onu kendi bağlamında yorumlamış ve anlamının farkına varmıştır. Bu durum da mitlerin modern insanlar arasında hala yankı uyandırmasının temel bir sebebi olarak görülebilir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklamların gösterimine izin veriniz. Bu siteyi ayakta tutabilmek için gereklidir. Please allow ads to be displayed. This is necessary to keep the site up and running.