Efsaneler

GÜL İLE SİTEMKÂR

Gül ile Sitemkâr Öyküsü

Günümüzde neredeyse hiç hikâye edilmeyen ve bir derebeyinin oğluyla bir arkadaşının kızının aşklarını anlatan Gül İle Sitemkâr, aşk öykülerinin kahramanları imgesel olanları içinde sayılan eski bir halk öyküsüdür.

Öyküde yer alan koşuk şeklindeki parçaların genellikle mani biçiminde uyarlanmış olması, yapıtın en kayda değer yanıdır. Öykünün kahramanlarının konuşmaları ya karşılıklı bir şekilde mani okumaya dayanır, ya da birden çok maninin bir araya toplandığı mani dizisi biçimindedir.  1301/1885 ve 1341/1925 yıllarında olmak üzere iki kez Hurşîd ile Mahmihrî öyküsüyle beraber basılan Gül ile Sitemkâr Öyküsü, bir kez de tek başına 1332/ 1916’da basılmıştır. Latin harfleriyle halk kitabı şeklinde çeşitli baskıları mevcut olan öykünün konusu özetle şöyledir:

Horasan Derebeyi ile Yusuf Bey adındaki arkadaşının çocukları olmamaktadır. Çocuklarının olması için yakarıda bulunan bu iki arkadaş, çocuklarının farklı cinsiyetlerde olması durumunda bunları evlendireceklerine dair ant içerler.  Günün birinde yakarıları kabul gören bu iki arkadaştan Horasan Derebeyi’nin oğlu, arkadaşı Yusuf Bey’in bir kızı olur. Derebeyi’in oğluna Sitemkâr, arkadaşı Yusuf Bey’in kızına da Gül adı verilir. Aradan uzun zaman geçer. İki çocuk büyüyüp evlilik çağına gelir. Ancak Gül’ü sevmeyen Sitemkâr’ın annesi Şekerleb Bânû, oğluna, Cevri adlı cariyesini almak ister. Sitemkâr, annesi tarafından önerilen bu evliliğe onay verince Gül, kendisine vefasızlığından söz edilen bir mektup gönderir. Gül’ün kendisine gönderdiği mektubu okuyan Sitemkâr, aşk ateşiyle tutuşup kendinden geçer. Mektubu getirdiği gerekçesiyle hizmetçiye hakaret edip döğen Sitemkâr’ın annesi Şekerleb Bânû, oğluna gizlice mektup gönderen Gül’ün kent dışına sürülmesini ister. Kent dışına çıkarılmadığı takdirde idam edilecektir.

Bunun üzerine kendi evlerinin gizli bir bölümünde gizlenmeye başlayan Gül’ün, kent dışına çıkarıldığı söylenir. Annesinin baskısıyla Cevri adlı cariye ile evlenen Sitemkâr, Cevri ile gerdeğe girdiği gece evlerinin gizli bir bölmesinde saklanan Gül, Tanrı’ya yakarıda bulunarak Sitemkâr ile birlikte olmak ister. Dileği kabul edilen Gül, uçup Sitemkâr’la Cevri’nin bulunduğu odanın çıkmasına konar. Sitemkâr, gerdek öncesi ibadet ederken Gül de, şiir okumaya başlar. Ardından da tekrar uçarak saklandığı yere döner. Ancak Gül’ün bu hareketinden rahatsız olan Cevri, durumu kayınvalidesi Şekerleb Bânû’ya anlatır. O da, kocasını haberdar eder. Bunun üzerine Gül’ün babası Yusuf Bey, emre itaat etmediği gerekçesiyle idama mahkûm edilir. Ancak kızını, kesin kent dışı etmesi koşuluyla affedilir. Kızını, kent dışına çıkaracağı sözünü veren Yusuf Bey, karısı tarafından ikna edilince verdiği sözden vazgeçer ve karısının önerisi üzerine kızını, evlerinin bir odasına kilitler. Babası tarafından odaya kilitlenen Gül, Tanrı’dan, kuş gibi uçma dileğinde bulunur. Dileği kabul olur ve Gül, uçarak gerdek odasının çıkma adı verilen bölümüne konar.  Cevri tarafından Sitemkâr’a karşı olan aşkını ispata davet edilen Gül, canına kıymaya kalkışır. Ancak Sitemkâr buna engel olur. Bu durumdan rahatsızlık duyan Cevri ile Şekerleb Bânû,  tekrar şikâyetçi olurlar. Şikâyet üzerine Yusuf Bey cezalandırılır. Kent dışına sürüleceğini anlayan Gül, seyyah kılığına bürünür, sazını eline alır ve yola çıkar. Sarayın önünden geçerken Sitemkâr’a laf atar. Sitemkâr da seyyah kıyafetlerini giyinip yola çıkmak ister. Annesi ve babası tarafından gitmemesi için iknaya çalışılan Sitemkâr, Gül’ü mutlaka bulması gerektiğini söyleyerek evden ayrılır. Buna sinirlenen babası, onu yakalatıp hapse attırır.

Hapisteyken kendisine yemek götüren Cevri’iyi kandırıp ellerini çözdüren Sitemkâr, Cevri’yi yaralar ve kaçarak oradan uzaklaşır.

Olaydan haberdar edilen ve aynı zamanda Sitemkâr’ın babası olan Horasan Derebeyi; çocukları doğmadan önce Gül’ün babası Yusuf Bey’e verdiği sözü anımsar. Yaptığından nedamet duyar. Hemen Yusuf Bey’in yanına gider. İkisi; hem Sitemkâr’ı hem de Gül’ü bulmak için yola çıkmayı kararlaştırırlar. Onlar da gezgin kılığına bürünerek yola koyulurlar.

Köylerde ozanlık yaparak zamanını geçiren Gül, sesini ve sazını beğenen Isfahan Beyi tarafından saraya alınır. Ozanlık etmeye başlayan Sitemkâr’ın yolu da bir gün Isfahan’a düşer. Yolu Isfahan’a düşen Sitemkâr, Isfahan Beyi tarafından Gül ile yarıştırılmak amacıyla saraya çağrılır. Sarayda karşı karşıya gelen iki ozan, başlangıçta birbirlerini tanıyamazlar. Ancak ilerleyen süreç içerisinde Gül’ü tanıyan Sitemkâr, ona gösterdiği bir işaretle kendisini tanıtır.

 Bu arada çocuklarını aramak üzere yollara düşen Horasan Derebeyi ile arkadaşı Yusuf Bey’in yolları da Isfahan’a düşer. ‘Isfahan’a gelmişken Derebeyi’ni görmeden gitmek olmaz’ diyen Horasan Derebeyi, Yusuf Bey ile birlikte Isfahan Derebeyi’nin sarayına çıkarlar. Onlar saraya vardığında Gül ve Sitemkâr, karşılıklı şiir atışması yapmaktadırlar. Burada birbirlerini tanıyan babalar ve çocuklar bir hafta boyunca kendilerini konuk eden Isfahan Derebeyi’nin sarayında kalırlar. Sonra Horasan’a doğru yola koyulurlar. Dönmek üzere yola çıktıklarını muştucular aracılığıyla Horasan’a bildirirler. Horasan’da karşılama hazırlıklarına başlanır.  Ama ne var ki Gül, son gece,  Cevri ‘nin kiraladığı bir cadı tarafından çadırında yattığı yatağıyla birlikte alınarak bir mağaraya hapsedilir. Sabah uyandığı zaman Gül’ü yatağında bulamayan Sitemkâr, onun kendilerinden önce kente gittiğini düşündüğü için hiç telaşlanmaz ve kente doğru yola çıkar. Ancak kente vardığında Gül’ün olmadığını öğrenen Sitemkâr, onu bulmak için hemen atına biner ve yola çıkar. Bunun üzerine Şekerleb Bânû, oğlu Sitemkâr’ı bulup getirmeleri için iki cadı kiralar. Cadılar, dokuz yıl süreyle Sitemkâr’ı ararlar. Ancak onun nerede olduğu hakkında hiçbir ipucu elde edemezler. Dokuz yıl boyunca Gül’ü aramaya devam eden Sitemkâr, neticede Yeşim Dağı’na varır. Orada; dayanacak gücü kalmadığı için ya canını alması ya da Gül’ü kendisine göstermesi için yakarıda bulunan Sitemkâr’ın imdadına Hızır yetişir ve ona Gül’ün kaldığı yeri söyler. Gül’ün yerini söylemekle yetinmeyen Hızır, Gül’ü kaçıran cadıya karşı dikkatli davranması konusunda da Sitemkâr’ı uyarır.

Hızır’ın tarif ettiği mağaraya giden Sitemkâr, mağaranın kapısında cilveli bir güzel kılığına bürünen cadı ile karşılaşır. Kapıdaki güzelin, cadı olduğunu anlayan Sitemkâr, öpmek bahanesiyle kendisine yaklaştığı cadıyı bıçaklayarak öldürür. Sonra mağaranın içine girer. Orada perişan bir halde bulduğu Gül’ü yanına alarak birlikte saraya dönerler. Sitemkâr, Gül’ün babasının evde bulunduğu bir sırada ileri geri konuşan Cevri’yi azarlayarak evden kovar. Hemen düğün hazırlıklarına başlanır. Hazırlıklar tamamlanınca Gül ile Sitemkâr’ın 40 gün, 40 gece devam edecek olan düğünleri başlar. Gerdek Gecesi’nde yeni evlilere hizmet etmek isteyen Cevri, Gül’ün yaşadıklarının sorumlusu olduğunu öne süren Sitemkâr tarafından köpeklere yem edilmek istenir. Ancak Cevri’yi affeden Gül, bir sonraki gün Sitemkâr’ın onunla da nikâhlanması için kocasını ikna edince öykü çifte nikâhla sona erer.   

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklamların gösterimine izin veriniz. Bu siteyi ayakta tutabilmek için gereklidir. Please allow ads to be displayed. This is necessary to keep the site up and running.