Dinler TarihiGenelGenel Türk TarihiHayata DairMitolojilerTürk Mitolojisi
Trend

Eski Türklerde Tengri İnancı

Eski Türklerde Tengri İnancı; Tengri (Teňgri, Teñri) Gökyüzü; Eski Türklerin ve Moğolların inancı Tengricilik’de Gök Tanrı’sı (Kök Tengri) ya da Gök’ün yüce tinidir (ruhudur).

Aynı zamanda Orhun Yazıtlarında ilk çözümlenen sözcük.

  • Tenğri ( تنكرى; Eski Türkçe): Gök(-tanrısı). Eski Türkçe kaynaklarda Tanrı demektir.
  • Tenger (Moğolca): Tanrı, Gökyüzü.
  • Tenger Etseg (Moğolca): Gök Tanrısı’nın Moğollardaki ismi.

Tengri

Kişiselleştirilmeyen Gök Tanrısı, ya da Gök’ün tanrısal yüce tini(ruhu). Tengricilik inancına göre doğadaki tüm nesneler birer tine sahiptir (Animizm). Tengri bunların en yücesi, en büyükleridir. İklim doğrudan Tengri’nin isteğine göre değişir.

Tengri, acunda(dünyada) dengenin yaratıcısı ve koruyucusudur ve iklimlerin doğal süreçleri, iklimlerin devinimleri onun tarafından sağlanır.

Diğer tanrısal varlıklar Tengrici toplumların mitolojilerinde ve kamlarının dualarında insanlara benzer kişiselleştirilmiş bir şekilde târif edilir; ama Tengri kişiselleştirilmez; sadece zamansız ve sonsuz mâvi Gök olarak anılır (“Kök” = mâvi, “Tengri”= Gökyüzü ; daha sonraları mâvi renginden dolayı Gökyüzü’ne de Kök/Gök denilmiştir).

Tarihte Moğolistan’ın birleştiricisi Cengiz Han, gücünü Tengri’den bir vekilliğe dayandırıyordu ve bütün fermanlarını “Sonsuz Gök’ün dileğiyle...” sözleriyle başlatırdı.

Gök Babasına zamansız ve sonsuz gök olarak tapılırdı. Her ne kadar iki oğlu olduğu söylense de (Ülgen ve Erlik), bir kişi olarak görülmezdi.

Ama kutsal görülen Gök’ün Adı “Tengri“yi Doğadaki başka nesnelerle bağlantılı bir şekilde karşılaşmak ta mümkündür; meselâ Tengri Dağ, Tengri Göl. Çünkü Tengri ayrıca bir ruh kategorisi nin de isimiydi; Gök’e bağlı doğa tinleri.

Rafael Bezertinov, “Tengrianizm: Türklerin ve Moğolların Dini” Adlı Kitabında Türklerde 17 ve Moğollarda 99 Gök Ruhu, 77 Yer Su Ruhlarına denk olduğunu öne sürüyor. Ama asıl Göktanrı’yı, Tengri’yi, bunlarla karıştırmamak gerekir. Çünkü Tengricilik’de tek bir yaratıcı vardır ve O’nun yardımcısı, eşi ya da kocası yoktur. Tengri tektir.

Eski Türkler’de Tanrı İnancı

Orta Asya’nın uçsuz bucaksız bozkırlarında yaşayan atalarımızın inancı, Gök Tanrı = Kök Tengri inancıdır. Eski Türkçe’de Tanrı sözcüğü Tengri biçiminde söylenirdi (ayrıca Tengri sözcüğü, gök anlamına da gelirdi). Eskiden Kök olarak söylenen gök sözcüğünün ise Eski Türkçe’de üç anlamı vardı:

Biri bugünkü kullandığımız anlamı ile gök, gökyüzü; biri, yine bugünkü kullandığımız anlamı ile mâvi renk; biri de, bugün kullanmadığımız anlamı ile ulu, yüce, kutsal.

İşte Kök Tengri/Gök Tanrı deyiminde geçen kök/gök sözünün taşıdığı anlam ulu, yüce, kutsal’dır. Buna bağlı olarak da, Kök Tengri/Gök Tanrı deyimi Ulu Tanrı, Yüce Tanrı anlamlarına gelir. Söz konusu olan tek bir yaratıcı Tanrı ve bu tek Tanrı’ya yapılan saygı dolu bir sesleniştir.

Zaten Eski Türklerin kendi öz inançları, tek tanrıcılığa dayanır. Tarihin hiçbir döneminde Türklerin öz dininde birden çok Tanrı olmamıştır. Bugüne değin yapılan arkeolojik araştırmalar da bunu desteklemektedir.

Eski Türklerden kalan arkeolojik buluntularda tanrı yontularına ve putlara rastlanmamıştır. Tabii ki, inanç değiştirip de başka inançlara geçen ve Eski Türklerin budunsal (millî) inancı olan Gök Tanrı inancından ayrılanlardan kalan put ve tanrı yontuları konu dışıdır. Çünkü bu ürünler, Gök Tanrı inancının kapsamı dışında oluşturulmuş nesnelerdir.

Putçulukta putların, temsil ettikleri varlıkların mânevi gücü ile dolu olduklarına inanılır; ama, Eski Türklerde mânevi gücün biricik kaynağı Tanrı’dır. Eski Türkler, tüm evreni içeren tek ve ulu yaratıcı Gök Tanrı’nın yontusunu hiçbir zaman yapmamışlardır.

Konuya dilbilim açısından bakarsak da aynı sonuca ulaşırız. Eski Türklerden kalmış yazılı eserlerde, Tengri/Tanrı kelimesinin çoğul ekinin getirilmeden hep tekil biçimde kullanıldığı görülür.

Çünkü, Eski Türk düşüncesinde Tanrı tektir ve birden çok Tanrı olduğu düşünülemez; buna bağlı olarak da Tanrı’lar/Tengri’ler kelimeleri Türk kültüründe yer almamıştır.

Konuya tarihi ve yaşanmış bir kanıt olarak İbn-i Fadlan’ın anlattıkları gösterilebilir. İbn-i Fadlan 10. yüzyılda OğuzTürklerini halifenin elçisi sıfatıyla ziyâret eder. Daha o zaman Türkler Müslüman değildi.

İbn-i Fadlan‘ın anlattığına göre, o çağlarda Türkler haksızlığa uğradıklarında ya da bir zorlukla karşılaştıklarında başlarını yukarı kaldırıp Bir Tengri demektedirler. İlginçtir ki aynı gelenek bugün de sürmektedir. Bugün de Türkler haksızlığa uğradıklarında benzer biçimde, “Yukarıda Allah Var” derler.

Ayrıca Ebu Dülef’de (10. yüzyıl) Oğuzlarda put bulunmadığını kaydetmektedir. 13. yüzyıl UygurTürkleri de Tanrı’nın, insan ya da başka herhangi bir varlık biçiminde tasvir edilemeyeceğini söylemekte idiler. Bunlardan dolayı, Eski ve millî Türk inancında putçuluk yer almamış, putları korumaya yönelik tapınaklar da yapılmamıştır.

Türklerin Ulusal Tanrısı Tengri ulusal bir tanrının bütün özelliklerine sahiptir. Türkler Dünyanın Merkezinde oturur, yâni kendilerini koruyan Gök’ün altında.

Eski Türk yazıtlarının içerikleri çok net bir şekilde Tengri’nin Türklerin Tanrısı (Türük Tengrisi) olduğunu diğer halkların tanrısı olmadığını belirtiyorlar. Tengri bazen kağan unvanını taşıyor, ve özellikle kendi halkını koruyor. Başka tanrısal varlıklarla birlikte, Türk Halkının dağılmamasını, tekrar bir olmasını emir ediyor.

Kaşgarlı Mahmut’un ünlü eseri Divân-ı Lügati’t-Türk’de Tenğri üç anlamlıdır, bunlar:

  • Tanrı
  • Gök
  • Göze ulu görünen her şey

Tengri’ye İbadet

Hiçbir kam, ritüele Gök Baba’ya, Toprak Ana’ya ve atalara atfetmeden başlamaz. Tengri’nin varlığı, günlük faaliyetlerde evrenin dengesiyle kişisel yaşamın ilintili oluşu açışında hep anılır. Yeni bir şişe içki açıldığında, üsten bir kısım alınıp bir kaba konulur, sonra da dışarıya çıkarılarak Gök Baba’ya, Toprak Ana’ya ve atalara sunulur. Tsatsah olarak bilinen bu ritüel, Moğolistan ve Sibirya dininde hâlâ önemli bir yer işgal eder. Ev hanımları ayrıca aynı şekilde süt ve çay sunarlar, ger ‘in etrafında yürürler ve sıvıyı üç kez dört yöne serperler.

Tengri’nin kaderi tayin etmekteki rolü günlük konuşmalarda (mogol.) Tengeriin boşig (Gök’ün takdiri) gibi sözlerle sürekli anılır. Kadınların, mutfağı ve mutfak eşyalarını temiz tutmaları tembih edilir, çünkü onların kirlenmesine meydan vermek Tengri’ye hakaret addedilir.

Bayramlarda ve dağ ruhlarına kurban verildiğinde Tengri’ye adaklar verilir ve dua edilir. Ayrıca kişiye özel bir ritüel olarak acil durumlarda Tengri’ye yapılan özel bir kurban vardır. Yağmur yapma ritüelleri doğrudan Tengri’ye hitap etmektedir ve Tengri ile dağ ruhlarına adanmış Obalarda gerçekleşir.

Herkesin Tengri’ye yardım için başvurma hakkı vardır, ancak bir felaket veya güçlü bir ruhun müdahalesiyle denge bozulmuşsa, hastasının Tengri ile bağlantısını veya evrendeki dengeyi tekrar tesis etmek üzere şaman, ruhların gücünü kullanır.

Bazı Türk Dillerinde Tengri

Yakut dilinde Tangara; Kuman dilinde Tengre; Karaim dilinde Tangrı; Çuvaş Türkçesinde Tura; Hakas dilinde Tigir; Tuva dilinde Deyri; Kırgız-Kazak Türkçesinde Tengri; Tatar dilinde Tengre; Karaçay-Malkar Türkçesinde Teyri; Azerbaycan Türkçesinde Tarı/Tanrı; Türkiye Türkçesinde Tanrı olarak kullanılması bile bu kelimelerin ifâde ettiği kavramın Türk halkları arasındaki ortak kullanımının işaretidir.

Tengri’nin Allah’ın Adı Olarak Kullanımı

Ünlü Arap gezgin İbn Fadlan’ın naklettiğine göre o sıralarda İslam’a henüz girmiş olan Oğuz Türkleri herhangi bir zorluk ile karşılaştıklarında bakışlarını gökyüzüne yöneltip “Bir Tengri.” derlermiş.

Başta Kaşgarlı Mahmud olmak üzere İslâmi dönemin tüm yazarları Allah kasdıyla “Tengri” ismini kullandıkları gibi bütün kaynaklarda her işe; söze kutlu bir nitelik kazandırmak kasdıyla ilk önce “Ulu Tengri’nin adı” anıldıktan sonra başlanması gerektiğini bildirmişlerdir.

Türk tasavvuf tarihinin öncü ismi Ahmed Yesevi de Divan-ı Hikmet adı ile biraraya getirilen “hikmet” adlı şiirlerinin 12′ sinde bu kelimeyi asli şekliyle “ Tengri” olarak kullanmaktadır.

Anadolu tasavvufunun en önemli isimilerinden Yunus Emre ( XIII.yy.) ve Niyazi Mısri de şiirlerinde “Tengri” anlamındaki “Tanrı” ve eşdeğeri olarak “Çalab” kelimesini kullanmışlardır.

Oğuzların İslâmiyete daha henüz yeni geçtikleri dönemden kalma Dede Korkut Kitabında, Allah’ın adı hattâ sık sık “Allah Tengri” olarak verilmiştir.

Tek-Tanrı kuramı

Eski Türk inancının tektanrıcı mı yoksa çoktanrıcı mı olduğu hakkında farklı fikirler vardır. Bu noktada en mühim tartışma konusu Tengri kelimesinin hangi zamanda Gök ve hangi zamanda Tanrı anlamında kullanılmış olduğudur. Her iki anlamı da her kaynakta mantıklı bir söylem oluşturur. Bu sorunun cevabını bulmak emin olabilmek için çok mühimdir.

Kimilerine göre Türklerde Şamanizm de Totemizm de yoktu. Türk dini tektanrıcı bir dindi: Bu fikir özellikle Türk bilimcileri tarafından temsil edilmektedir ve çok gerçekçi görünmeyen bir yaklaşımdır. Fakat kesin olan bir şey varsa o da Türk şamanizminin kendine özgü ve diğer topumlardakinden farklı olduğudur.

Çok tanrılı gibi görünmesine karşın en üstte bulunan mutlak güce sâhip olan Tanrı”ya nazaran diğer tanrılar ve kutlu varlıkların bir kısmı İslam’daki meleklere özdeş gibi görünmektedirler.

Jean Paul Roux bu konuya da diğerlerinden daha çok açıklık getirmektedir:

Tektanrıcı bir din olan eski Türk dininin yanı sıra çoktanrıcı bir yüzü de vardır. Türklerin güçlü bir hükümdarın egemenliği altında büyük topluluklar oluşturup büyük imparatorluklar kurdukları dönemlerde tektanrıcılık ön plana çıkmış ve çoktanrıcılık daha çok ayak takımını oluşturan halk arasında, veya ancak kavimler tekrar dağılıp anarşi içinde kaldıklarında yüzeye çıkmıştır. Göktanrısı Tengri yeryüzündeki oğlu olan hükümdar ile yakın bir bağı vardır. Hükümdar Tengrinin yeryüzündeki temsilcisidir. Tengri pantürkçü bir tanrı olsa da, aynı zamanda millî ve hükümdar özelliklerine sahiptir. Nasıl herkes yeryüzünde kağan’a kulluk ediyorsa, göğe, yâni tüm kozmosun tanrısına da kulluk etmesi gerekiyor. Ancak bunlara rağmen, hattâ Tüe’küe devletinin kalıntılarında bile Tengri’nin yanında başka tanrısal varlıklarla da karşılaşmaktayız. Bu varlıklar bazen Tanrının kendisi için kullanılan Tengri kelimesi ile ya da aziz kılınmış anlamına gelen İduk kelimesi ile tanımlanmaktadırlar.

Tengricilik

Tengricilik ya da Göktanrı Dini – Tüm Türk ve Moğol halklarının, şimdiki inanç sistemlerine katılmadan önceki inancıdır.

Tengri’ye ibadet etmenin yanında Animizm, Şamanizm, Totemizm bu inancın ana hatlarını oluşturur. Tengri, bugünkü Türkçedeki Tanrı sözcüğünün eski söyleniş şeklidir. Orhun Yazıtlarında ilk çözülen kelime olup yazılışı “Tengri” şeklindedir.

Bu inanca göre, Gök’ün yüce ruhu Tengri’ydi. Kişiler kendilerini gök baba Tengri, toprak ana Ötüken ve insanları koruyan atalarının ruhları arasında güven içinde hissedip, onlara ve diğer doğa ruhlarına dua ederlerdi.

Büyük dağların, ağaçların ve bazı göllerin güçlü ruhları barındırdıklarına inanarak dualarını bazen bu cisimlere yöneltirlerdi. Fakat bu cisimler tanrı kabul edilmezdi. Sadece onun yeryüzündeki varlığının bir göstergesiydi. Göğün ve yeraltının7katı olduğuna, her katta çeşitli ruhların varolduğuna inanılırdı. İnsanlar doğaya, ruhlara ve diğer insanlara saygılı davranıp belli kurallara uyarak dünyalarını dengede tutmaları ile kişisel güçlerinin doruğuna varıp dışarıya yansıdığına inanırlardı.

Eğer bu denge, kötü ruhların saldırısı veya bir felaketten dolayı bozulursa, bir şamanın yardımı ya da Tengri’ye verilen bir adak ile yeniden düzene sokulması gerektiğine inanılırdı.

Bu inancın kalıntılarını bugün Moğollarda (Lamaizmle birleşmiş şekilde), ve bazı hâlâ doğa’ya bağlı göçebe yaşam tarzı sürdüren Türk Halkları’nda, örneğin Altay-Türkleri ve Yakutlarda bulmak olasıdır; ama Tengriciliği çoktan bırakmış halklarda da bu inancın birçok parçası; İslam, Hıristiyanlık, Budizm, Musevilik ya da Taoizm ile birlikte, geleneksel kültür olarak hâlâ sürmektedir.

Örnek olarak, ağaca çaput bağlama gibi gelenekler ve Türkiye Türkçesindeki “Utançtan yedi kat yerin dibine girdimdeyimi gösterilebilir.

Yine, ölen birisin ardından yapılan mevlid törenleri (haftası, kırkı, elli ikisi ve yılı diye de bilinir) Şamanist dönemden Tengri dinine ondan da Türklere geçmiş bir gelenektir. Yalnızca, Müslüman Türklerde mevlit okutulur. Genel olarak, dini ne olursa olsun tüm Türk ve Moğol uluslarda Şamanist ya da Tengri dönemi gelenekleri görmek olanaklıdır.

Kaynakça

  • Türk Söylence Sözlüğü, Deniz Karakurt
  • Käthe Uray-Kőhalmi, Jean-Paul Roux, Pertev N. Boratav, Edith Vertes: Götter und Mythen in Zentralasien und Nordeurasien. ISBN 3-12-909870-4 Daraus: Jean-Paul Roux

Dış bağlantılar

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklamların gösterimine izin veriniz. Bu siteyi ayakta tutabilmek için gereklidir. Please allow ads to be displayed. This is necessary to keep the site up and running.