MitolojilerTürk Mitolojisi

Değirmen İyesi

Değirmen İyesi;

Türk ve Tatar mitolojilerinde değirmenin koruyucu ruhu. Deyirmen İyesi de denir. Değişik Türk dillerinde Tegermen (Tiyirmen) İyesi olarak da bilinir.

Özellikleri

Genelde saçlarına kadar apak una bulanmış, kısa boylu bir kocakarı veya ihtiyar olarak betimlenir. Kötü ruhları değirmene yaklaştırmaz, onları uzak tutar una ve ekmeğe dokundurmaz. Aynı zamanda değirmene un öğütmeye gelenleri de korur. Bu yüzden eskiden, değirmenin müşterileri öğütülen undan ona da pay bırakırlarmış. Değirmende tahıl konulan kazan boş kalmamalıdır. Çünkü kazanı boş kalan değirmeni bu İye terk eder.

Değirmen Anası, tabiri kullanıldığı da olur. İyi insanların ununu güzel öğütür ve bembeyaz yapar, kötü niyetli insanların ununu kara, kepekli öğütür.

Esinti olmayan bir günde değirmenin kanatları kendi kendine çalışırsa susulur ve onun geldiğine inanıldığı için daikkatli olunur. Bazı yörelerde Değirmentaşı İyesi adında başka bir ruhun varlığına daha inanılır. Kimi lehçelerde değirmentaşının koruyucu ruhuna Suğoruna İçi denilir. Değirmenler aynı zamanda mecâzi anlamlara da sahiptirler. Dünyanın dönüşünü, tıpkı öğüttüğü tahıllar gibi zamanın yokoluşunu temsil ederler. Değirmentaşı tıpkı göğün altın kazığın etrafında döndüğü gibi bir eksen etrafında tezginir (döner).

Türk kültüründe değirmen

Değirmenler Türk halk kültüründe ortaklaşa çalışmayı, insanların biraraya gelişini sağlayan somut birer araç olduğu gibi, aynı zamanda içinde gerçekleşen tekdüze dönüş ve değirmen taşının çıkardığı düzenli sesler nedeniyle mistik bir ortam oluşturmaktadır. Bu dönüş zamanın geçişini ve dünyanın dönemlerini çağrıştırmaktadır.

Değirmenler yerleşim yerlerinden nispeten uzak oldukları için de, uygarlığın sınırındaki mekânlar arasında kabul edilirler. Şamanlar, büyü / urasa yaparken, demir kızdırarak yedi pınardan, yedi değirmen oluğundan aldıkları yedi suya atarlar.

Tozlandırma                                                                                          

Zayıf kalan çocukların “avak” denilen bir hastalığa yakalandığına inanılır ve bu hastalığı şaman (veya hoca) “tozlandırma” yöntemi ile sağaltır (tedâvi eder).

Hastanın bir yakını yedi değirmene gidip yedşer avuç un alır, değirmenlerden topladıkları unlar karıştırılır. Şaman, bu undan “avak” hastası olduğuna inanılan çocuğun vücûduna yedi hafta boyunca Çarşamba günleri sürer ve çocuğa okuyup üfler. Bazı yörelerde ise cinleri (kötü ruhları) kovmak için yedi değirmenden un alınıp çocuğun vücûduna yedi kez sürülür.

Unun değirmenden alınış sebebi, değirmenin cinlerin mekânı olarak düşünülmesiyle ilişkilidir.

Etimoloji

(Değ/Teğ) kökünden türemiştir. Değirmi (yuvarlak) sözünden gelir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

MitolojilerTürk Mitolojisi

Değirmen İyesi

Değirmen İyesi;

Türk ve Tatar mitolojilerinde değirmenin koruyucu ruhu. Deyirmen İyesi de denir. Değişik Türk dillerinde Tegermen (Tiyirmen) İyesi olarak da bilinir.

Özellikleri

Genelde saçlarına kadar apak una bulanmış, kısa boylu bir kocakarı veya ihtiyar olarak betimlenir. Kötü ruhları değirmene yaklaştırmaz, onları uzak tutar una ve ekmeğe dokundurmaz. Aynı zamanda değirmene un öğütmeye gelenleri de korur. Bu yüzden eskiden, değirmenin müşterileri öğütülen undan ona da pay bırakırlarmış. Değirmende tahıl konulan kazan boş kalmamalıdır. Çünkü kazanı boş kalan değirmeni bu İye terk eder.

Değirmen Anası, tabiri kullanıldığı da olur. İyi insanların ununu güzel öğütür ve bembeyaz yapar, kötü niyetli insanların ununu kara, kepekli öğütür.

Esinti olmayan bir günde değirmenin kanatları kendi kendine çalışırsa susulur ve onun geldiğine inanıldığı için daikkatli olunur. Bazı yörelerde Değirmentaşı İyesi adında başka bir ruhun varlığına daha inanılır. Kimi lehçelerde değirmentaşının koruyucu ruhuna Suğoruna İçi denilir. Değirmenler aynı zamanda mecâzi anlamlara da sahiptirler. Dünyanın dönüşünü, tıpkı öğüttüğü tahıllar gibi zamanın yokoluşunu temsil ederler. Değirmentaşı tıpkı göğün altın kazığın etrafında döndüğü gibi bir eksen etrafında tezginir (döner).

Türk kültüründe değirmen

Değirmenler Türk halk kültüründe ortaklaşa çalışmayı, insanların biraraya gelişini sağlayan somut birer araç olduğu gibi, aynı zamanda içinde gerçekleşen tekdüze dönüş ve değirmen taşının çıkardığı düzenli sesler nedeniyle mistik bir ortam oluşturmaktadır. Bu dönüş zamanın geçişini ve dünyanın dönemlerini çağrıştırmaktadır.

İlgili Makaleler

Değirmenler yerleşim yerlerinden nispeten uzak oldukları için de, uygarlığın sınırındaki mekânlar arasında kabul edilirler. Şamanlar, büyü / urasa yaparken, demir kızdırarak yedi pınardan, yedi değirmen oluğundan aldıkları yedi suya atarlar.

Tozlandırma                                                                                          

Zayıf kalan çocukların “avak” denilen bir hastalığa yakalandığına inanılır ve bu hastalığı şaman (veya hoca) “tozlandırma” yöntemi ile sağaltır (tedâvi eder).

Hastanın bir yakını yedi değirmene gidip yedşer avuç un alır, değirmenlerden topladıkları unlar karıştırılır. Şaman, bu undan “avak” hastası olduğuna inanılan çocuğun vücûduna yedi hafta boyunca Çarşamba günleri sürer ve çocuğa okuyup üfler. Bazı yörelerde ise cinleri (kötü ruhları) kovmak için yedi değirmenden un alınıp çocuğun vücûduna yedi kez sürülür.

Unun değirmenden alınış sebebi, değirmenin cinlerin mekânı olarak düşünülmesiyle ilişkilidir.

Etimoloji

(Değ/Teğ) kökünden türemiştir. Değirmi (yuvarlak) sözünden gelir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklamların gösterimine izin veriniz. Bu siteyi ayakta tutabilmek için gereklidir. Please allow ads to be displayed. This is necessary to keep the site up and running.