Dünya TarihiKültür ve SanatTarihYaşam

Hayalet Dansı veya Ruh Dansı

Hayalet Dansı (Ruh Dansı), ilk kez 1869’da Paiute Ulusu tarafından yapılan ve 1889’da diğer Ova Kızılderilileri ulusları tarafından da benimsenen geleneksel Kızılderili çember dansının kullanıldığı bir yeniden doğuş ve yenilenmenin ifadesidir. ABD hükümet ajanlarının bu danstan duydukları korku 1890’da Yaralı Diz Katliamına yol açmıştır.

Hayalet Dansı, Paiute dilinde Ruh Dansı anlamına gelen terimin yanlış bir çevirisidir ancak dansın en çok bilindiği isim haline gelmiştir. Dans, Paiute peygamberi Wovoka (Jack Wilson olarak da bilinir, s. 1856-1932) tarafından vaaz edilen vizyona göre, kişinin kişisel ve toplumsal yaşamında ahlaki bir davranış kuralına bağlılığı içeren daha büyük bir ruhani hareketin yalnızca bir kısmıydı. Bu dans, Avro-Amerikalıları ve onların yıkıcı uygulamalarını Kuzey Amerika’dan uzaklaştıracak, toprakları yerli halklara geri verecek, hastalıktan ya da beyazlarla çatışmadan ölenleri diriltecek ve bufaloları geri getirecekti. Tüm bunlar Amerika’nın Avrupalılar tarafından sömürgeleştirilmesinden önce Ova Kızılderililerinin bildiği dünyayı yeniden kuracaktı.

Bu hareket ilk olarak 1869 yılında Paiute şifacısı ve peygamberi Wodziwob (ö.y. 1872) tarafından tasarlandı ancak bazı akademisyenlere göre Hayalet Dansı’nın esinlenildiği daha önceki versiyonları da mevcuttu. Wodziwob’un bu daha önceki hareketlere dayanmış olabilecek vizyonu, Wovoka’nın daha sonra gerçekleşecek olan hareketinden çok daha kıyamet odaklıydı. Wodziwob büyük bir depremin herkesi yok edeceğini, ancak daha sonra sözlerine inanan Yerli halkların yeniden dirileceğini ve topraklarına geri döneceğini iddia ediyordu. Wodziwob’un takipçileri arasında Wovoka’nın babası Numutibo’o da vardı.

HAYALET DANSI, ABD HÜKÜMETİNİN SOYKIRIM POLİTİKALARINA KARŞI ŞİDDET içermeyen, Ruhani BİR TEPKİYDİ.

Hayalet Dansı, ABD hükümetinin yerli halkın kurak topraklara zorla yerleştirilmesini ve geleneksel olarak Büyük Ovalar halkını besleyen bufaloların sistematik olarak katledilmesini içeren soykırım politikalarına karşı şiddet içermeyen, ruhani bir tepkiydi. Ancak ABD hükümeti bu hareketi bir tehdit olarak yorumlayarak Sioux Şefi Oturan Boğa’nın (y. 1837-1890) tutuklanıp öldürülmesine ve Yaralı Diz Katliamı’nda 250’den fazla kişinin ölümüne neden oldu.

İlgili Makaleler

Hareketin Arka Planı

Avro-Amerikalıların 19. yüzyılın başlarında batıya doğru genişlemesi, yerli halkları binlerce yıldır üzerinde yaşadıkları topraklardan mahrum bırakarak yaşam biçimlerini bozdu ve 1840’lardan itibaren, yerli halkların başlıca yiyecek, giyecek ve barınak kaynağı olmasının yanı sıra manevi bir öneme de sahip olan bufaloları ortadan kaldırdı. 1832’de Colorado’daki Arkansas Nehri üzerinde inşa edilen Bent’s Fort gibi askeri karakollar, beyaz yerleşimcileri korumak ve ‘düşman’ olarak görülen Yerlilerle başa çıkmak için kuruldu.

Avrupa kaynaklı hastalıklar ve beyaz yerleşimciler ve askerlerle silahlı çatışmalar Ova Kızılderili uluslarının nüfusunu azaltırken, ABD hükümetiyle yapılan 1851 Fort Laramie Antlaşması gibi anlaşmalar, bufaloların yok edildiği ve Yerli çocukların asimilasyonunun kolaylaştırılması için ailelerinden alınıp yatılı okullara yerleştirildiği zamanlarda, daha fazla toprak alınmasına sebep oldu. Yerli halklar bu artan tehditlerle karşı karşıyayken, Wodziwob kehanetini gördü; insanlara sadece peygamberin öğretilerine bağlı kalmaları, buna uygun davranmaları ve Hayalet Dansı’nı sadakatle uygulamaları halinde eski yaşam tarzlarına geri döneceklerini vaat ediyordu.

Wodziwob 1869’da gördüğü kehaneti 1872’deki ölümüne kadar vaaz etti. Takipçileri tarafından kendisine atfedilen kehanetler arasında, ölüleri öbür dünyadan geri taşıyan bir trenin dört yıl içinde ortaya çıkacağı da vardı. Bu tren gelmeyince harekete olan inanç azaldı ve ardından da son buldu. Daha sonra müritlerinden birinin oğlu olan Wovoka, 1889’da aynı doğrultuda yeni bir kehanet gördü.

Wovoka, Paiute Şamanı, Hayalet Dansı Vaizi

Unknown (Public Domain)

Wovoka, Büyük Ruh’la konuştuğunu ve kendisine kutsanmış ölülerin güzel ülkesinin gösterildiğini, burada vahşi bufalo ve diğer av hayvanlarıyla dolu ovalarda korku, hastalık veya hayal kırıklığı olmadan huzur içinde yaşadıklarını iddia etti. Avro-Amerikalılar tarafından Hıristiyanlık konusunda eğitildiği için, kendisine gösterilenleri Hıristiyan imgeleriyle ifade etmiş ve kehanetinin bir parçası olarak İsa’nın dönüşüne atıfta bulunmuştur. Ayrıca Başkan Benjamin Harrison’ın (1889-1893 yılları arasında görev yaptı) Doğu’da hüküm sürmeye devam edeceği gibi kendisinin de yakında Batı’da hüküm süreceğini iddia etti.

Gördüğü kehanette, insanlara şiddetsizlik vaaz etmesi söylenmişti ve eğer savaştan kaçınırlarsa, ahlaklı ve dürüst bir yaşam sürerlerse ve Hayalet Dansı yaparlarsa kaybettikleri her şeyle yeniden bir araya geleceklerdi. Bu kavuşmanın başlangıçta öbür dünyada gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belirsizdi ancak ölülerin ve aynı zamanda bufaloların hayata döndürüleceği, yeryüzündeki sevdiklerine geri dönecekleri ve beyaz yerleşimcilerin barışçıl bir şekilde geri çekilip geldikleri yere geri dönecekleri şeklinde yorumlanmıştır.

Hareketin Yayılması

Wovoka 1889 yılı boyunca Paiute’lere vizyonunu vaaz ederken, Caddo, Cheyenne ve Arapaho, Iowa, Osage, Otoe-Missouria, Pawnee, Quapaw ve Sioux gibi diğer Ova Uluslarının vatandaşlarının da dikkatini çekti. Oglala Lakota Sioux Şefi Tekmeleyen Ayı (y. 1845-1904) Wovoka’yı ziyaret etti ve mesajını kendi halkına yaydı. Ayrıca büyük şifacı Oturan Boğa ile de görüştü, ancak ABD hükümetinin daha sonraki iddialarının aksine Oturan Boğa hareketi tetikleyen kişi ya da erken dönemlerinde destekçisi değildi.

Chief Kicking Bear of the Oglala Lakota Sioux Nation
Oglala Lakota Siyu Ulusundan Şef Tekmeleyen Ayı

George E. Spencer (CC BY-NC-SA)

Diğer ulusların temsilcileri de Wovoka’yı ziyaret ederek Hayalet Dansını kendi halklarına tanıttılar. Hayalet Dansına inananlar yalandan, hırsızlıktan ya da şiddet eylemlerinden uzak ahlaki bir yaşam sürmenin yanı sıra, hayalet gömleği olarak bilinen ve geyik derisinden yapılmış, büyülü sembollerle süslü bir şal, gömlek ya da palto olacak kıyafeti de giymeye teşvik edilirdi.

Gömlek Wovoka’nın görüsüyle ortaya çıkmış olabilir ya da Şef Tekmeleyen Ayı tarafından Sioux’lara tanıtılmış ve daha sonra başkaları tarafından benimsenmiş olabilir. Gömleğin giyen kişiyi koruduğu ve hatta kurşunları bile durdurabildiği iddia ediliyordu. Wovoka’nın başlangıçta hayalet gömleğini önerip önermediği belirsiz olsa da, görüsünde Büyük Ruh’un isteği olarak gördüğü barışçılığı teşvik ettiği için giyilmesini destekledi.

1890 başlarında Hayalet Dansı Hareketi’nin vizyonu, ilkelere uyan ve dansa katılan birçok Kızılderili ulusu tarafından benimsenmişti. Bununla birlikte, ölülerin yaşayanlarla ticaret yapmaması gerektiğine dair uzun süredir devam eden bir politikayı benimseyen ve Hayalet Dansının ölülerin geri dönüşü vaadinden korkan Navajo da dahil olmak üzere bu hareketi reddedenler de vardı.

İki Görgü Tanığının Dans Hakkında Anlattıkları

Hayalet Dansı, Kuzey Amerika’nın yerli halkları tarafından dini ritüellerde veya sosyal etkinliklerde düzenli olarak yapılan geleneksel çember dansına (yuvarlak dans olarak da bilinir) dayanmaktadır. Çember dansında genellikle davul çalınır ve dansçılar merkezi bir nesne ya da ortak ateş etrafında dönerken şarkı ya da ilahi söylenir.

Hayalet Dansı, davulların her zaman kullanılmaması, sadece tekrarlanan dizelerin söylenmesi ve her zaman bir direk (kutsal ağaç) ya da ateşin merkezi bir odak noktası olmaması nedeniyle geleneksel çember dansından farklıdır. Dansçılar, bir daire şeklinde el ele tutuşur ve Wovoka’nın, ölenlerin güzel topraklarına dair görüsünü deneyimlemeye çalışırcasına yan adımlarla dans eder, adımlar ve ilahiler genellikle hızlanarak devam ederdi.

Ghost Dance of Sioux at Pine Ridge
Pine Ridge’de Siyuların Hayalet Dansı

Frederic Remington (Public Domain)

Sioux doktoru, yazar ve aktivist Charles Eastman’ın eşi şair ve yazar Elaine Goodale Eastman (y. 1863-1953), Dakota Bölgesi’nde öğretmenlik yaptığı 1889-1890 yıllarında bu ritüeli ilk elden gözlemlemiş ve anılarında anlatmıştır:

Beyazlar arasında böylesine çılgınca bir telaşa neden olan dansın hiçbir gizli tutulma gayesi yoktu. Katılımcılar bir ya da iki gün oruç tuttuktan ve ter tekkesinin arındırıcı çilesinden geçtikten sonra, ne ateş ne de ışık olmadan açık havada yapılırdı. Herkes izleyebilirdi ve aydınlık bir Kasım gecesinde Porcupine Tail Butte yakınlarındaki izleyici kalabalığına katıldım – Sioux olmayan tek kişiydim.

Avcı Ayı’nın (Hasat Ayı’ndan sonra, genellikle Ekim ayında gerçekleşen dolunay) yumuşak ışıltısı altında, belki yüz kadar erkek, kadın ve çocuk, elleri ve parmakları birbirine kenetlenmiş bir halde, “kutsal ağaçlarının” etrafında büyük bir daire çizerek sallanıyor ve hep birlikte monoton Hayalet Dansı şarkılarını söylüyorlardı. Sözlerin hipnotik tekrarı: “Bir kez daha bufalo avlayacağız – Babamız söyledi!” sözleri, kahin ya da rahip tarafından yapılan kısa yakarışlar ve ara sıra kadınların feryatlarıyla değişiyordu – bir kez duyulduğunda asla unutulmayan o müzikal, kalp delici ses. Hayal gücü olan hiç kimse bu ayinde gerçek bir dini tören, hayali de olsa saygı görmeyi hak eden bir inancı görmekte zorlanmazdı.

“Sizin kiliseleriniz var, bizim neden olmasın?” diye doğal bir tepkileri mevcuttu bu insanların.

Bir ya da iki saat içinde, tapınanlardan biri aniden halkadan ayrılır, çılgınca sağa sola koşuşturur ve transa geçerek ya da baygınlık geçirerek bir süre hareketsiz yatardı. Yaşlı bir kadın o kadar yakınıma düştü ki ona dokunabilirdim. Biraz sonra kıpırdandı, yardım almadan ayağa kalktı ve güçlü bir sesle topluluğa hitap etti:

“Çocuklarım, uzun zaman önce kaybettiğimiz sevdiklerimizi gördüm!”

“Ah-h-h! He-ye-ye!” diye cevap verdi insanlar.

“Bufalolarla kaplı çok güzel bir ülkede yaşıyorlar!”

“He-ye-ye! Ate heye lo!” (Babamız söyledi.)

“Çadırları deriden yapılmıştı. Ziyafet çekiyorlar ve oynuyorlardı. Son derece mutlular!” (Her ifadeden sonra halk derin bir sesle cevap verir) “Burada her şey bana nefret dolu görünüyor – buna nasıl dayanabilirim?”

Cemaat iniltiler ve ağlamalarla karşılık verdi. Ardından rahip, Mesih’in baharda “yeni otlarla” ortaya çıkacağını ve tüm inananlar için kehanetin gerçekleşeceğini tekrarladı.

Gecenin yarısında bu tuhaf ayini dinledikten sonra, sempatik bir heyecanla çadırıma uzandım. Büyü, efsun ya da ayin şafak sökene kadar artan bir şevkle devam etti.

(Townsend, 143)

Akademisyen Roxanne Dunbar-Ortiz, Sioux antropoloğu Ella Deloria’nın, çocukken bir dansa katılmak için köyünden yola çıkan bir Sioux beyefendisinin birinci elden anlattıklarını aktarıyor:

Elli kadarımız, sekiz-on yaşlarında küçük çocuklar, bütün gece koşarak tepeleri ve vadileri aşmaya başladık. Neredeyse elli kilometre koştuk. Porcupine Deresi’ndeki kampta binlerce Dakota’lı vardı ve hepsi de bir amaç uğruna koşuşturuyordu. İki ucunda açıklıklar olan uzun bir buhar kulübesinde, insanlar kutsal dans için büyük gruplar halinde arınıyorlardı, erkekler ve kadınlar ayrı ayrı tabii ki…

Kutsal gömlekleri ve tüyleri giyen insanlar şimdi bir halka oluşturmuşlardı. Biz de içindeydik. Herkes el ele tutuştu. Herkes saygılı ve sessizdi, harika bir şey olmasını bekliyorlardı. Yine de mutlu olunacak bir zaman değildi. Herkes temkinli ve huşu içinde feryat ediyor, ölülerinin yakınlarda olduğunu hissediyordu.

İnsanlar dans ederken liderler ritim tutuyor ve şarkı söylüyordu, sola doğru yan adımlarla dönüyorlardı. Dinlenmeden, durmadan dans ettiler ve nefes nefese kaldılar ama yine de mümkün olduğunca uzun süre devam ettiler. Ara sıra, iyice bitkin düşmüş ve başı dönmüş kişiler baygın bir şekilde ortaya düştü ve orada “ölü” gibi yattılar. Her iki yanında bulunanlar hemen aradaki boşluğu kapatıp dansa devam ettiler. Bir süre sonra birçok kişi aynı halde ortaya yatmaya başladı. Artık “ölmüşlerdi” ve sevdiklerini görüyorlardı. Her biri kendine geldiğinde, yavaşça doğrulup şaşkın bir şekilde etrafına baktı ve sonra teselli edilemez bir şekilde feryat etmeye başladı…

Böylesine ışıltılı bir görüden sonra şimdiki kasvetli ve sefil zamana uyandıklarında, zavallı kalpleri hayal kırıklığıyla ikiye bölünecekmiş gibi feryat etmelerine şaşmamak gerekirdi. Ama en azından görmüşlerdi! İnsanlar gece gündüz durmadan devam ettiler, belki kendi ölülerinin görümünü göreceklerini ya da en azından başkalarının görümlerini duyacaklarını umuyorlardı. Bunu dinlenmeye, yemek yemeye ya da uyumaya tercih ediyorlardı. Ve sanırım yetkililer onların deli olduğunu düşünüyordu – ama değillerdi. Sadece korkunç derecede mutsuzlardı.

(153-154)

Kızılderili İşleri Bürosu yetkilileri dansçıların “deli” olduğunu düşünmüş olabilirler ama onları kesinlikle bir tehdit olarak görüyorlardı. Ritüeli anlamaya çalışma zahmetine girmeden ve deneyimli Kızılderili Ajanı ve cerrah Valentine McGillycuddy’nin (y. 1849-1939) Hayalet Dansının tehdit edici olmadığını ve sadece dini bir tören olduğunu açıkça ortaya koyan raporunu görmezden gelerek, Kızılderili Ajanı James McLaughlin (y. 1842-1923) bölgeye daha fazla asker gönderilmesini istedi ve hareketin elebaşı olduğunu iddia ederek Oturan Boğa’nın tutuklanmasını emretti.

James McLaughlin, US Indian Inspector
James McLaughlin, ABD Kızılderili Müfettişi

Unknown Artist (Public Domain)

ABD Hükümetinin Yanıtı

Ajan McLaughlin deneyimsiz sayılmazdı. Bölgede 1871’den beri bulunuyor, 1876’dan beri ajan olarak görev yapıyor ve Oturan Boğa’yı şahsen tanıyordu. Yine de Hayalet Dansı’nı bir silahlanma çağrısı olarak yorumladı ve bir ayaklanmadan korktu. 1887 tarihli Dawes Yasası kısa süre önce Büyük Sioux Rezervasyonu’nu parçalamış, Yerli toplulukları çiftçi olarak geçimlerini sağlamaları beklenen arazilere zorlamış ve geniş arazileri Yerli olmayanların kalkınması için ayırmıştı. Hayalet Dansının bu politikalara karşı bir eylem çağrısı olduğuna inanan McLaughlin, girişimi kaynağından kesmeye çalıştı ve Oturan Boğa’yı getirmeleri için yetkilileri gönderdi.

15 Aralık 1890’da Oturan Boğa Standing Rock Reservation’daki tutuklama girişimi sırasında öldürüldü ve Lakota Şefi Benekli Geyik (Koca Ayak olarak da bilinir, y. 1826-1890) sıranın kendisine geleceğinden korkarak halkını Pine Ridge Reservation’a doğru götürdü ve barışçıl bir müzakere için yetkililere başvurma niyetindeydi.

Benekli Geyik’in grubu 28 Aralık 1890’da 7. Süvari Birliği tarafından ele geçirildi ve Wounded Knee Deresi yakınlarında kamp kurmaya zorlandı. Ertesi sabah, ABD askerlerinin kampta silah olup olmadığına dair arama ve el koyma operasyonu sırasında bir silah patladı ve kampın etrafını saran askerler ateş açarak Benekli Geyik de dahil olmak üzere çoğu yaşlı, hasta, kadın ve çocuklardan oluşan 250’den fazla Yerliyi öldürdü. ABD süvarileri çoğu dost ateşinden olmak üzere 25 kayıp verdi. Wounded Knee Katliamı olarak bilinen olay, ABD hükümeti tarafından bir ‘savaş’ olarak adlandırıldı ve olaya katılan askerlerden 20’sine Onur Madalyası verildi.

Sonuç

ABD hükümeti 1880’lerde Güneş Dansı’nı yasakladığı gibi Hayalet Dansı’nı hiçbir zaman yasaklamadı, ancak Kızılderili İşleri Bürosu yasaklatmaya çalışsa da başarısız oldu. Wounded Knee Katliamı’ndan sonra birçok Kızılderili ulusu aynı akıbete uğramaktan korkarak uygulamayı durdurdu, ancak diğerleri 20. yüzyılın başlarına kadar dansa devam etti. Amerika Birleşik Devletleri ile her zaman iyi ilişkiler içinde olan ve hatta Sioux’lara karşı savaşlarında izci sağlayan Pawnee’ler dansa devam etti ve bazı akademisyenlere göre bu, dilin ve kültürün korunmasına yardımcı oldu.

1890’da Birleşik Devletler yetkilileri Hayalet Dansı’nı bölgedeki istikrar ve beyaz yerleşimcilerin güvenliği için ciddi bir tehdit olarak görse de, yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan insanlar için dans, kolonileşmeden önce bildikleri dünyaya geri dönme umudu sunuyordu. Yazar Stephanie Hall’in yorumu:

Kızılderililerin bakış açısına göre, Avrupalılar sadece Kızılderili halkların yaşam tarzını yok etmekle kalmıyor, aynı zamanda ovaların doğal kaynaklarını da kimsenin orada yaşamasını imkansız kılacak ölçüde tahrip ediyorlardı. Avrupalı Amerikalılar Hayalet Dansı’nı genellikle mantıksız olarak görüyorlardı. Kızılderililerin bakış açısına göre ise kendilerine ve yaşam tarzlarına yapılanlar mantıksızdı. (3)

Sioux’lar gibi Hayalet Dansı’nın artık alenen yapılmadığı uluslar arasında bile hareket gizlilik içinde devam etmiş, geleneksel inançlar ve Pawnee ve diğerlerinde olduğu gibi, dil korunmuştur. Günümüzde Hayalet Dansı ritüeli, başta Caddo olmak üzere birçok ulus tarafından gözlemleniyor olsa da, hareketin günümüzdeki vizyonunun ne olduğu sadece katılımcıları tarafından biliniyor. Sırasıyla çalınan toprakların iadesi ve bufalo sürülerinin yeniden nüfuslandırılması için çalışan Land Back Movement ve Tanka Fund gibi girişimler şu anda Hayalet Dansı’nın ruhunu yansıtarak, Amerikan yerlilerinin özerkliğini, saygısını ve tanınmasını savunmaktadır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklamların gösterimine izin veriniz. Bu siteyi ayakta tutabilmek için gereklidir. Please allow ads to be displayed. This is necessary to keep the site up and running.