Bilim

Hayvanların Dili Var Mıdır? Yapay Zekâ Hayvanları Anlamamızda Bize Nasıl Yardımcı Olabilir?

Hayvanlar, informasyon iletmek ve davranışlarını koordine etmek için çeşitli yazışma biçimlerini kullanarak milyonlarca senedir birbirleriyle yazışma kurmaktadır. Bununla beraber, hayvanların bizim anladığımız şekilde bir dilleri olup olmadığı, bilim adamları içinde onlarca senedir süregelen bir münakaşa mevzusudur.

Öte taraftan suni zekâ alanındaki gelişmeler, birçok alanda büyük imkanlar yaratmanın yanı sıra hayvan iletişimini incelemek için de yeni yollar oluşturmuştur ve meydana getirmeye da devam edecektir. Araştırmacılar, seslendirme kalıplarını ve öteki hayvan yazışma biçimlerini çözümleme ederek hayvanların iyi mi yazışma kurmuş oldukları ve ne iletmeye çalışmış oldukları hakkında düşünce edinmek için suni zekâyı kullanmaktadırlar. Suni zekânın yardımıyla beraber hayvanlar aleminde mevcud yazışma sistemlerinin varlıklı çeşitliliğini daha iyi idrak etmek, hayvan davranışlarına dair anlayışımızda çığır açma potansiyeline haizdir.

Bu yazımızda, hayvanların dilleri olup olmadığı sorusunu ve bu soruya ışık tutmak için suni zekânın iyi mi kullanıldığını keşfedeceğiz. Hayvan iletişimini çözümleme etmek için kullanılan son olarak suni zekâ teknolojilerinden bazılarını ve buna ek olarak hayvan iletişimini çözümlemenin ihtimaller içinde faydalarını tartışacağız.

Canlılarda İletişim

İletişim sistemlerinin doğası ve karmaşıklığı, türler içinde büyük farklılıklar gösterse de tüm canlılar o şekilde ya da bu şekilde yazışma kurarlar.[1] İletişim; ses, gövde dili, kimyasal sinyaller ve elektrik sinyalleri benzer biçimde birçok yolla kurulabilir. Mesela, bitkiler havaya yada toprağa salınan kimyasallar vesilesiyle yazışma kurarlar. Bitkiler, öteki bitkilere sinyal vermek ve tozlayıcılar yada otçulları, caydırıcı böcekler benzer biçimde yararlı organizmaları kendilerine çekmek için havaya uçucu organik bileşikler (VOC) salabilir.[2] Organizmalar içinde kimyasal haberciler olarak hareket eden bu bileşikler, bitkiler tarafınca salınan en yaygın kimyasal sinyal türüdür.

İlgili Makaleler
Etoloji ile ilgili öteki içerikler ›

Uçucu organik bileşikler; havada kolayca dağılan gazlar olarak salınan minik moleküllerdir. Bu bileşiklerden bazıları, bazı hayvanlar tarafınca salgılanan ve türdeşleriyle yazışma kurmalarına destek olan feromonlara kimyasal olarak benzer yapıdadırlar.

Bitkiler köklerini de bir yazışma aracı olarak kullanabilirler. Kökler, kimyasal sinyallerin salınması yöntemiyle bir yazışma ağı oluşturarak mühim bir yazışma sistemi kurar. Mesela, bir bitkinin kökleri başka bir bitkinin kökleriyle temas ettiğinde çeşitli kimyasallar salgılayarak karşılıklı etkileşim kurulmasını sağlayabilir. Bu kimyasallar, öteki bitkinin köklerinin büyümesini teşvik edebilirken hem de engelleyici tesir de izah edebilir. Bu yazışma mekanizması, bitkilerin kaynaklar için rekabetten kaçınmalarına destek sunar.[3]

Bitkilerin yanı sıra bakteriler de çekirdek idrak etme adında olan bir süreç vesilesiyle birbirleriyle yazışma kurar. Çekirdek algılamada bakteriler, otoindükleyici (İng: “Autoinducer”) adında olan sinyal moleküllerini çevrelerine salarlar. Bakteri popülasyonu büyüdükçe otoindükleyicilerin miktarı artar, bu da bakterilerin mahalli popülasyon yoğunluğundaki değişimleri tespit etmesine ve bunlara cevap vermesine olanak tanır.[4]

Hayvanlar ise ses, gövde dili ve kimyasal sinyaller vesilesiyle yazışma kurarlar. Sözgelişi kuşların ötüşmeleri günlük hayatta en fazlaca karşılaştığımız hayvan yazışma yollarından birisidir. Değişik türlerin yazışma kurduğu belirli yollar çoğu zaman biyolojileri, çevreleri ve davranışlarıyla yakından bağlantılıdır ve hayatta kalmaları ve üremeleri için tehlikeli sonuç öneme haizdir.

Dil Nedir? Hayvanların Dili Var Mıdır?

Biz insanoğlu en yaygın şekilde dil aracılığı ile konuşarak yazışma kurarız. Günümüzde ortalama olarak 7.000 insan dili vardır ve insanlarda dilin evrimi başlı başına uzun ve ilgi çekici bir mevzudur. Asla şüphesiz dil insan medeniyetinin bu kadar gelişmesindeki en mühim etkenlerden birisidir, şundan dolayı yazışma ve fikirlerin iletilmesi için temel bir araçtır. İnsanlar dil yardımıyla karmaşık fikir ve fikirleri iletebilir, detayları paylaşabilir ve projeler üstünde iş birliği yapabilir.

Dil olarak tanımladığımız olgunun çeşitli özellikleri bulunmaktadır. Dil; insanların düşüncelerini, fikirlerini ve duygularını paylaşmalarına olanak tanıyan bir yazışma aracıdır. Dilin en mühim özelliği yaratıcılıktır, şundan dolayı kullanıcılarına yeni ifadeler üretme ve değişik fikirler üstüne yazışma kurma imkânı verir. Geçmiş, gelecek, varsayımsal durumlar ve soyut kavramlar benzer biçimde her türlü mevzu hakkında konuşmak için kullanılabilir.

Dilin mühim bazı bileşenleri gramer ve sözdizimidir. Gramer, kelimelerin ve sembollerin iyi mi bir araya getirileceğini belirleyerek anlamlı ifadeler, cümleler ve paragraflar oluşturmamıza destek sunar. Sözdizimi de dilin öteki bir unsuru olup bir dildeki kelimelerin doğru bir halde sıralanmasıyla ilgilenir. Son olarak, bir dil topluluk tarafınca kullanılır ve öğrenilir.

Dilin kullanımı, bir toplumun kültürü ve yaşam seçimi hakkında da ipuçları verir. İnsanlar, bir dile maruz kaldıkça ve onu öğrendikçe kültürleri hakkında daha çok informasyon edinirler ve toplumsal bağlarını güçlendirirler. Tüm bu özelliklerin bir araya gelmesiyle dil, insanların yaşamını kolaylaştıran ve geliştiren bir vasıta haline gelir. Kısacası dil; informasyon aktarımı, eğitim, sanat ve kültür benzer biçimde pek fazlaca alanda kullanılan temel bir araçtır ve insanların toplumsal ve zihinsel gelişimlerinde mühim bir rol oynamaktadır.

Bahsettiğimiz bazı özellikler, hayvanlarda da bulunsa dahi dilin tamamını oluşturan tüm özelliklerin hayvanlarda bulunmadığı görülmektedir. Mesela, hayvanlar da belirli bir sembol sistemi kullanarak yazışma kurabilirler. Sözgelişi, arılar dans ederek yönleri ve kaynaklara dair detayları öteki arılara iletebilirler. Sadece bildiğimiz kadarıyla, bu sembol sistemleri insan dillerindeki kadar kapsamlı değildir. Benzer şekilde davet köpeklerinin değişik avcılar için değişik alarm çağrıları vardır; hatta avcıların boyutunu, şeklini, rengini ve hızını ayırt etmek için değişik çağrılar kullanmaktadırlar.[5], [6]

Sadece gene de hayvanlar arasındaki yazışma; birazdan bahsedeceğimiz bazı istisnalar haricinde çoğu zaman organik ve otomatiktir, şu demek oluyor ki belirli bir öğrenme sürecine gereksinim duymaz. Öte taraftan, insan dilinin öğrenilmesi ve kullanımı belirli bir öğrenme süreci gerektirir. Ek olarak insanoğlu geçmiş ve gelecekteki vakalar, soyut kavramlar, varsayımsal durumlar benzer biçimde mevzuları da tartışabilirler. Bu nedenlerle, hayvanlar arasındaki yazışma insan dilinden farklıdır ve tam anlamıyla bir dil olarak kabul edilemez.

Sadece şunu da unutmamak gerekir ki dil, insanlığın ortaya attığı bir kavramdır. İnsanlar olarak kategorize etmek işlerimizi epey kolaylaştırdığı için kaos (yada karmaşıklık) gördüğümüzde, beynimizin anlamlandırabilmesi için o kaosu tertipli bir hale getirmeyi arzu ederiz. Mesela doğada, canlılar içinde kati bir sınıflandırma olmamasına karşın insanoğlu olarak hepimiz işlerimizi kolaylaştırmak için taksonomi benzer biçimde sistemler kullanırız. Dolayısıyla bazı hayvanların ileri düzey yazışma kabiliyetlerini dil olarak adlandırmamamız onların karmaşıklığına ve ilgi çekiciliğine tesir etmez.

Suni Zekâ Teknolojileri ve Dijital Biyoakustik Kullanımı

Ses kayıt cihazları, on dokuzuncu yüzyıldan bu yana geliştirilmeye başlanmış ve günümüzde oldukça ileri seviyelere ulaşmıştır. Bilim adamlarının Şimal Kutbu’ndan Amazon’a kadar değişik coğrafyalarda canlıların seslerini kaydetme amacıyla kullandığı bu cihazlar, dijital biyoakustik alanının temelini oluşturmuştur.

Bu alandaki araştırmalar için olmazsa olmaz olan minyatür mikrofonları anımsatan son aşama minik, taşınabilir ve hafifçe dijital kaydediciler; bilim adamlarına büyük olanaklar sunmaktadır. Bu mikrofonlar kaplumbağaların yada balinaların sırtına rahatça yerleştirilebilmekte ve okyanusun derinliklerinden en yüksek dağ zirvelerine bu canlılar vesilesiyle taşınabilmektedir. Bu cihazlar yardımıyla bilim adamları; uzak ve ulaşılması güç bölgelerde, hatta karanlık koşullarda dahi devamlı kayıt yapabilme olanağına haiz olmaktadır. Ek olarak, bu teknoloji gözlemcilere ekosistemdeki dengeyi bozmadan seyretme ve müdahale etmeden veri toplama fırsatı sunmaktadır.

Ek olarak bu tür emek harcamalar büyük oranda veri üretir, şundan dolayı video kaydı yapmaktan daha kolaydır. İşte burada suni zekâ devreye girer. Google Tercüme benzeri araçlarda olduğu benzer biçimde, suni zekâ yardımıyla organik dil işleme algoritmaları kullanarak insan dışı iletişimdeki sekansları saptamak mümkündür.

Balina İletişimini Suni Zekâ ile Çözmek Mümkün mü?

Hayvanlarla yazışma fikri, insanların hayal gücünün bir ürünü benzer biçimde görünebilir; sadece bilim adamları seneler içinde hayvanların yazışma sistemlerinin oldukça gelişmiş bulunduğunu ve varlıklı bir toplumsal yaşamları bulunduğunu keşfetmişlerdir.

Yirminci yüzyılın ortalarında, Goril Koko benzer biçimde memelilere insan dilini öğretmeye yönelik birçok girişimde bulunulmuş oldu. İnsanlar bugüne dek köpekleri komutlara cevap vermek suretiyle eğittiler, şempanze ve gorillere işaret dili kullanmayı öğrettiler ve bonoboların klavyedeki sembollere dokunarak soruları yanıtlamasını sağladılar. Bu çabalar bir bakıma tartışmalıydı; sadece bugün geriye dönerek baktığımızda insan merkezli yaklaşımların o dönemde belirleyici bulunduğunu fark edebiliriz (ki bu görüş o dönemde o denli yaygın değildi).

O zamanlardaki amaç, memelilere bizim benzer biçimde konuşmayı öğreterek zekâ seviyelerini değerlendirmekti. Sadece aşağıda anlatılacak olan projede amaç, balinaların insanları anlamalarını sağlamak değildir. Proje yabani yaşamda varlıklarını sürdüren balinaların birbirlerine ne söylediğini anlamayı amaçlamaktadır. Projenin önceliği balinaların kendi iç dünyalarında, kendi yazışma sistemlerinde ne kadar varlıklı olduklarını anlamaktır.

Aşağıda dinleyebileceğiniz ses gezegenimizdeki en büyük avcı olan ispermeçet balinasının sesidir. Devletimizde de bulunan ispermeçet balinalarının sesleri, öteki balinaların uyumlu melodilerinden değişik olarak daha mekanik bir yapıya haizdir.[7] Bu sesler yüzyıllar süresince denizcilerin korkulu rüyası olmuş ve bazıları bu seslerin boğulan denizcilerin hayaletlerinin çığlıkları olduğuna inanmışlardır. Sadece, 1957 senesinde bu seslerin aslına bakarsak ispermeçet balinalarından geldiği keşfedilmiş ve hemen sonra 1970’lerde bu seslerin yazışma amaçlı kullanıldığı anlaşılmıştır.[8]

2023 yılı itibariyle, araştırmacılar ispermeçet balinalarının varlıklı bir toplumsal hayatları ve karmaşık bir yazışma sistemleri bulunduğunu keşfetmişlerdir.[9] Bu bulgu, balina beyinlerinin son aşama gelişmiş bulunduğunu da göstermektedir. Bu yüzden, ispermeçet balinalarının türler arası iletişimde bir bariyeri yıkma mevzusunda büyük bir potansiyele haiz olduğu düşünülmektedir.

Sadece her ne kadar beyinleri büyük ve gelişmiş yapıya haiz olsa da balina iletişiminin ne seviyede karmaşık olduklarına dair kati bir bilgiye haiz değiliz. Bu aşamada okyanus habitatının değişik bir ekoloji ve yapıya haiz olmasından dolayı sualtı iletişimi için ihtiyaç duyulan evrimsel uyumların büyük farklılıklar gösterdiği açıktır. Sadece, balinaların insanlara benzer bilişsel kabiliyetlere haiz oldukları kesindir.

Bu görkemli canlılar, koda (İng: “coda”) olarak malum Mors kodu benzeri “klik” seslerini kullanarak birbirleriyle yazışma kurarlar. Kodalar, değişik bölgelerdeki balinalar içinde farklılık gösterir şundan dolayı ispermeçet balinaları, değişik koda kalıpları kullanan klanlar halinde yaşar.[10], [11], [12] Doğrusu her klanda kullanılan kalıbı bir lehçe, hatta değişik bir dil benzer biçimde görebiliriz. Mesela Dominika’daki bir balina ailesi, Sri Lanka’dakinden değişik bir koda sistemi kullanacaktır.

Kodalar balinalar avlanırken yada başka faaliyetlerde bulunurken değil, çoğunlukla günün sosyalleşme zamanlarında (örneğin özgür yüzerken) çıkarılırlar. Buna ek olarak, balina yavruları anlaşılabilir kodalar üretmek için ortalama 2 yıl süresince öğrenme sürecinden geçer. Bu durumu insanların doğar doğmaz konuşamayıp belirli bir süre sonrasında konuşmaya başlamasına benzetebiliriz. Bu özellikleri sebebiyle kodalar, makine öğrenmesi ve suni zekâ yardımıyla anlamlandırabileceğimiz bir dilin bileşenleri benzer biçimde görünmektedir.

CETI Projesi

İspermeçet balinası seslerinin ilk kayıtları yayılmaya başladığı dönemlerde, gökyüzüne dair büyük umutlar besleyen araştırmacılar SETI Projesi’ni (“Search for Extraterrestrial Intelligence”) hayata geçirdiler. SETI projesi, bilhassa radyo teleskopları vesilesiyle gökyüzündeki yıldızlardan gelen elektromanyetik sinyalleri çözümleme ederek yabancı bir medeniyetin ihtimaller içinde mesajlarını keşfetmeyi hedefliyordu. Bununla beraber, bu kadar geniş bir alanda meydana getirilen bu araştırmalar hemen hemen bir sonuca ulaşmamıştır ve SETI araştırmaları halen devam etmektedir.

Öte taraftan CETI (“Cetacean Translation Initiative”), Dünya dışı yaşam yerine direkt Dünya okyanuslarına odaklanarak Mart 2020’de başlatılan bir girişimdir. Amacı, bilhassa ispermeçet balinaları için sağlam bir veri tabanı oluşturmak ve dillerini anlayıp çözümleme etmek için suni zekâ algoritmalarını kullanmaktır. Bu proje, suni zekâ teknolojisinin hayvan iletişiminin anlaşılmasında da kullanılabileceğini göstermesi açısından önemlidir. Öte taraftan projede kullanılan dijital biyoakustik alanı da hızla gelişmektedir ve yazının ilerleyen kısımlarında değineceğimiz yaşam ağacının değişik dallarında evrimleşmiş yazışma şekilleri hakkında garip bulguları gün yüzüne çıkarmaktadır.[13]

Makine çevirisi çoğu zaman derin öğrenme modelleri olan encoder/decoder (kodlayıcı/kod çözücü) yapısı kullanılarak gerçekleştirilir. Bu sistem, 2014’ten beri makine çevirisi için kullanılmaktadır ve iki ayrı sinir ağı kullanılarak işler. Kodlayıcı, cümlenin anlamını ve kullanım bağlamını içeren vektörler oluşturur. Bu vektörler, kelimenin özelliklerine ve anlamsal bağlantılarına bakılırsa değişebilir ve cümle içindeki her kelimenin bağlamına bakılırsa değişik değerlere haiz olabilir. Kod çözücü ise bu vektör dizisini alır ve hedef dilde bir cümle oluşturmak için kullanır.

CETI projesi kapsamında, bilim adamları bilhassa ispermeçet balinalarının dilini idrak etmek için Dominika adası ve Karayip çevresinde veri toplamıştır. Bilim adamları, ses kayıtlarına suni zekâ teknikleri uygulayarak bir bilgisayarı ispermeçet balinalarını sesleri üstünden tanımak için eğitmiştir.[14] Bu emek harcama sonucunda bilgisayarın doğru tahmin oranı %94’ün üstünde ölçülmüştür.[15] Fakat öte taraftan, balina iletişimini çevirmek benzer biçimde insan dilinden değişik bir dilin çevirisi için geleneksel kodlayıcı/kod çözücü derin öğrenme şekilleri yetersiz kalabilmektedir.

Her neyse ki, araştırmacılar 2018 senesinde tamamen denetimsiz bir tercüme yöntemi geliştirdi. Bu yaklaşıma bakılırsa, bir dildeki kelimelerin istatistiksel özellikleri hesaplanıp her kelime üç boyutlu bir nokta bulutunda (bir nevi bir galakside) bir konuma atanıyor. Arkasından değişik bir dil için aynı işlem gerçekleştirilip nokta bulutları karşılaştırılıyor ve tercüme yapılıyor. Buna bakılırsa, herhangi bir dildeki belirli bir kelimenin öteki dillerde de benzer bir konumda yer almış olduğu görülüyor. İngilizce ve Çince benzer biçimde tamamen değişik iki dilin bile nokta bulutlarının yapısı benzerlik gösteriyor. Doğrusu Rosetta taşı benzer biçimde araçlara gerek kalmadan diller içinde tercüme yapmak mümkün oluyor.

Bu gelişme, bilhassa kafi oranda veri koleksiyonu ve kaydın elde edilmesi durumunda balinaların iletişimini çözmek adına büyük bir adım atabileceğimizin de bir göstergesi durumunda. Sadece unutmamak gerekir ki ispermeçet balinalarının dil yapısı insanlarınkine tam olarak benzemeyebilir. Fakat gene de belirli benzer şekillerin bulunma ihtimali mevcuttur. Eğer proje amacına ulaşırsa suni zekâ; yalnızca bir balinanın bir sonraki ifadesini tahmin etmekle kalmayacak, hem de bir konuşmada ikinci bir balinanın ne söyleyebileceğini tahmin etmeyi de öğrenecek. Böylece adeta bir balina söyleşi botu benzer biçimde işlev görecek.

Sadece azca ilkin de bahsettiğimiz suretiyle tamamı için mühim bir nokta daha var. Bu işlemi gerçekleştirebilmek için fazlaca fazla veriye gereksinim duyuluyor. Örnek olarak, Chat GPT-3’ün 500 milyardan fazla kelimeyle eğitilmesi gerekiyordu. Gene de bir ihtimal Chat GPT-3 seviyesinde veriye gereksinim duymayabiliriz, sadece okyanustaki ispermeçet balinalarından kafi veriyi elde edebilir miyiz?

CETI projesinin ispermeçet balinalarının iletişiminden ne kadar veri toplayabileceğini kestirmek için rahat bir hesaplama yapabiliriz. Bilim adamları, Dominika kıyısının yakınında bulunan 20 kilometrekarelik bir alanı inceliyorlar ve mevsime bağlı olarak 50 ila 400 içinde balina gözlemliyorlar. Öte taraftan ispermeçet balinaları neredeyse devamlı olarak ses çıkarırlar, fakat bu seslerin %75’i ekolokasyon amaçlı kullanılırken kalan %25’lik kısım yazışma içindir. Bu bölgedeki balinaların ürettiği tipik bir kodanın saniyede bir tıklama bulunduğunu düşünerek bir senenin saniye sayısını 4’e böleriz, peşinden balina sayısıyla çarparız ve yılda 400 milyon ila 4 milyar tıklama aralığına ulaşırız. Bu, Chat GPT-3’de kullanılan veri seviyelerine yakın olmasa da gene de çalışabilmek için kafi bir veri miktarına karşılık gelir. Bu düzey, yüksek olan ihtimalde Google’ın BERT algoritması ile ChatGPT-2 seviyeleri içinde bir yerlerdedir.

Sadece bu verinin iyi mi toplanacağı da büyük bir sual işaretidir. Veri toplamak balinaların her yönden devamlı olarak kaydedildiği otonom ve yarı otonom cihazlar kullanılarak gerçekleştirilecek bir araştırmayı gerektirir. Verinin bir deposu, şamandıra dizileri olacaktır. Bu cihazlar, büyük oranda balina biyakustik verisi toplayabilecek büyük cihazlardır. Denizaltıları geniş alanlarda ve uzak mesafelerde saptamak için kullanılan askeri ekipmanlara benzer şekilde çalışırlar. Her bir takım, değişik derinliklerdeki ses kaydedici cihazlardan oluşur ve 200 ila 300 metre aralıklarla 1200 metre derinliğe kadar konumlandırılır. Bu derinlik, ispermeçet balinalarının avlandığı derinliği temsil eder. Belirli kodaları belirli derinliklerle eşleştirmek, dildeki desenleri aramak için iyi bir başlangıç noktası olabilir.

Şamandıra.
Woods Hole Oceanographic Institution

Yarasa İletişiminde Suni Zekâ Kullanımı

Tel Aviv Üniversitesi’nde meydana gelen bir araştırmada, araştırma ekibi ortalama iki düzine Mısır meyve yarasasını (Rousettus aegyptiacus) iki buçuk ay süresince izleyerek seslerini kaydetti.[16] Arkasından, 15.000’den fazla sesi çözümleme etmek amacıyla bir ses tanıma programını uyarladılar. Bu algoritma, öncesinden kaydedilen videolardan elde edilmiş hususi toplumsal etkileşimlerle belirli sesleri ilişkilendirdi. Araştırmacılar, bu yöntemi kullanarak yarasaların seslerinin çoğunu sınıflandırabildi. Bu emek harcamalar sonucunda yarasaların daha ilkin düşündüğümüzden fazlaca daha karmaşık bir yazışma yapısına haiz bulunduğunu keşfettiler.[17]

Hayvanların Dili Var Mıdır? Yapay Zekâ Hayvanları Anlamamızda Bize Nasıl Yardımcı Olabilir?
Rousettus aegyptiacus
Vikipedi

Sonuçlara bakılırsa yarasalar içinde yiyecek mevzusunda anlaşmazlıklar yaşanabiliyor; yazışma kurarken cinsiyetleri ayırt edebiliyorlar ve her birinin bireysel adları yada kendilerine hususi sesleri bulunuyor. Anne yarasalar, bebeklerine karşı tıpkı “bebek hitabı” (İng: “Motherese”) benzer biçimde bir yazışma seçimi kullanıyorlar ve yavrularına seslendiklerinde ses tonlarını düşürüyorlar.

Suni Zekâ Yırtıcı Yaşamı Korumamızda Bizlere Iyi mi Destek Olabilir?

Suni zekâ ve biyoakustik alanlarının ortaya çıkardığı emek harcamalar, hayvan iletişiminin anlaşılmasına büyük katkı sağlayacak benzer biçimde görünmektedir. Bu yazı süresince bahsettiğimiz balina ve yarasa örneklerinin yanı sıra daha birçok canlı türünün iletişimini anlamamızı sağlayabilecek projeler mevcuttur. Sadece, suni zekânın yalnız canlı iletişimini araştırma alanında değil, hem de yırtıcı yaşamı koruma çabalarında da mühim bir rol oynayabileceği unutulmamalıdır.[18], [19], [20]

Mesela suni zekâ, kaçak avcılığı engellemek için akıllı kameralar ve sensörlerle entegre edilerek yasa dışı faaliyetleri tespit edebilmekte ve yetkililere hızla bildirimde bulunarak müdahale edilmesine destek olabilmektedir. Buna ek olarak, alan seyretme ve koruma süreçlerinde de destek olabilir. Uzaktan idrak etme verilerini çözümleme ederek orman tahribatı, kaçak avcılık benzer biçimde negatif tesirleri tespit edebilir ve koruma ekiplerine erken müdahale yapma imkânı sağlayabilir.[21]

evrimagaci.org%2Fpublic%2Fcontent media%2F3b9fbdaaa2c3ebac4027280ec4f7bbf0Smithsonian Magazine

Öte taraftan suni zekâ, tür tanıma ve sayımı mevzusunda da büyük bir potansiyele haizdir. Kameralar ve sensörler vesilesiyle türleri tanımlayabilir ve sayabilir, nesli tükenmekte olan türlerin izlenmesi ve korunmasına katkı sağlayabilir.

Ek olarak suni zekâ, habitat seyretme mevzusunda da kullanışlı olabilir. Uydu görüntüleri ve sensör verilerini çözümleme ederek habitat değişikliklerini izleyebilir; orman tahribatı, su kaybı benzer biçimde tehditleri erken tespit edebilir.[22] Bu kim bilir suni zekâ yardımıyla yapılabilecek en efektif uygulamalardan bir tanesidir. Bu sebeple su, yırtıcı yaşamın hayatta kalması ve ekosistemlerin denge içinde varlığını sürdürebilmesi için yaşamsal bir unsurdur. Sadece günümüzde hızlanmış olan iklim değişikliği, insan faaliyetleri ve öteki etmenler su kaynaklarının azalmasına ve kurumasına yol açabilmektedir. Bu durum, nebat örtüsünden sucul canlılara kadar birçok türün yaşamını tehdit eden ciddi bir problem oluşturabilir. Suni zekâ, uydu görüntüleri ve sensör verilerinin de yardımıyla su kaybını seyretmek ve erken saptamak amacıyla kullanılmaktadır. Su kaybının işaretleri, toprak rutubet içinde ne olduğu, nebat örtüsü durumu, su kaynaklarının değişimi benzer biçimde faktörlerle ilişkilendirildiği göz önünde bulundurulduğunda suni zekâ algoritmaları, bu verileri çözümleme ederek su kaybıyla ilişkilendirilen eğilimleri tespit edebilir.

Bu erken tespit ve çözümleme; su kaybının nedenlerini idrak etmek, etkilerini öngörmek ve koruma önlemleri almak için son aşama kritiktir. Bu sebeple su kaybının hızı ve yaygınlığı, organik yaşam alanlarını ve türlerin yaşamını negatif etkileyebilir. Suni zekâ yardımıyla su kaybı emareleri daha süratli ve kırılgan bir halde izlenebilir, bu da koruma çabalarını daha etkili hale getirir.

Ek olarak, su kaybının nedenlerini idrak etmek, su yönetimi stratejileri geliştirmek ve su kaynaklarını verimli bir halde kullanmak için de büyük ehemmiyet taşır. Suni zekâ, su kaybıyla ilgili verileri derinlemesine çözümleme ederek sürdürülebilir su yönetimi ve koruma stratejilerine kıymetli katkılar sağlayabilme potansiyeline de haizdir. Bu sayede su kaybının ekosistemlere ve türlere olan negatif tesirleri minimize edilebilir, organik denge ve çeşitlilik ve bunun yanı sıra doğal ki insanlık korunabilir.

Netice

2023 yılı itibariyle suni zekâ alanındaki gelişmeler, toplumu ikiye bölmüş durumdadır. Bir yanda hızla ilerleyen suni zekâ teknolojisinin getirmiş olduğu fırsatları destekleyenler, öteki yanda ise kaygı ve çekinceyle yaklaşanlar mevcuttur. Öte taraftan suni zekâ her geçen gün daha çok yaşamımıza entegre olmakta, işlerimizi kolaylaştırmakta ve hayatımızda giderek olmazsa olmaz bir parça haline gelmektedir. İnsanların suni zekadan duyduğu korku anlaşılabilir bir durumdur, sadece gelecekte suni zekanın fena yönleriyle başa çıkmamıza destek olacak olan gene suni zekanın kendisidir.

Suni zekâ mevzusundaki kaygıları bir kenara bırakıp pozitif yönlerine odaklandığımızda, bu değişen teknolojinin genetikten astronomiye kadar birçok alanda bizlere rehberlik ettiğini, doğayı anlamamıza destek bulunduğunu görebiliriz. Suni zekâ, evrenimizi ve dünyamızı daha iyi anlamamızı sağlayarak insanlığın ilerlemesine büyük katkıda bulunabilir. İlerleyen zamanlarda, suni zekâ ile uyum içinde yaşamayı öğrenmek kaçınılmaz bir hal alacak uyum içinde yaşayanlara değişik avantajlar elde edecektir.

Bu süreçte, hayvan iletişiminin çözümlenmesi benzer biçimde büyüleyici bir mevzunun peşinden bile suni zekâ destekli yeni keşiflerin ve gelişmelerin önünün açılacağı bir gelecek bizi beklemektedir.

Kaynak

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklamların gösterimine izin veriniz. Bu siteyi ayakta tutabilmek için gereklidir. Please allow ads to be displayed. This is necessary to keep the site up and running.