Arap (Arabian) MitolojisiMitolojiler

Arap mitolojisi

Arap mitolojisi; tanrılar tipik olarak görünmeyen bir melek aleminde yaşayan güçlü ölümsüz varlıklar olarak tanımlanır.

Bu tanrılar, dünyanın Yaratılışından ve insanlığın kaderine yön vermekten büyük ölçüde sorumludur. Geleneksel Arap inançlarına göre, bu tanrılar fiziksel mekan ve zamanın sınırlarının üzerindedir ve ölümsüzdürler, onlar için ikili bir doğa yaratırlar.

Tanrıların gücünün tükenmez olduğuna inanılır ve kontrollerinin ölümü ve öbür dünyayı bile aştığı söylenir. Tanrıların ayrıca inananlarını sevip koruduklarına inanılır ve genellikle insan türüyle rüyalar ve vizyonlar aracılığıyla etkileşime girerler.

Kenan yaratıcı tanrısı El‘in yaldızlı heykeli, İ.Ö. 1400-1200 Megiddo. El, ilah ve Allah kelimelerinin kökeni kabul edilir ve Gabriel (Cebrail), Michael, Azrail, İsmail gibi bileşik isimlerde yer almaya devam etmektedir.

Arap mitolojisi, Arapların İslamiyet öncesi çoktanrıcı inanç ve söylencelerini konu almakla birlikte Hristiyan, Yahudi ve İran dinlerinin de etkisinde kalmıştır.

Samilerin bir kolu olan Arapların mitolojisinin bir özelliği de Sümer ve Mezopotamya mitolojisiyle devamlılık konumunda olmasıdır. Toplumların yaşamlarında bir sonraki kültür öncekileri yok etmez, Kutsal anlatılar alındıkları kaynaktan birtakım değişimlerle gelecek nesillere aktarılır ve devam ettirilir.

Ayrıca o dönemde çevre bölgelerde yaşayan toplulukların mitolojileri ve inançları da Arap mitolojisiyle büyük oranda etkileşim gösterir. Arapların inanç sistemlerini oluşturmada diğer semitik toplumlarla etkileşim çok önemli roller oynamıştır.

Arap mitolojisinde de putlar sembolize ettikleri tanrı veya tanrıçalar nedeniyle kutsal sayılan tapınım araçlarıydı. İslam öncesi Arap Yarımadası’nda çok sayıda kutsal mekan ve buralarda inşa edilen kübik ilah evleri (Kâbe) bulunduğu, kutsal kabul edilen mekanlar ve ilah evlerinin Araplarca haram aylar boyunca ziyaret edilerek buralarda değişik tapınmaların gerçekleştirildiği bilinmektedir.

Kutsal yerler hima, haram veya mahrem olarak bilinirdi. Bu yerler içinde tüm canlılar dokunulmaz kabul edilmiş ve şiddet yasaklanmıştır. Arabistan’ın çoğunda bu yerler, kaynaklar ve ormanlar gibi ayırt edici doğal özelliklere sahip açık hava kutsal alanları şeklindeydi. Şehirler, kutsal alanı duvarlarla çevreleyen süslü yapılara sahip tapınaklar içerirdi.

İslami kaynaklar Arap mitolojisinin temelini monoteist bir yapıdan aldığını, dahası bu tanrıçalar gibi o dönemlerde tapılan çeşitli tanrı ve tanrıçaların isimlerinin kökeninin Allah sözcüğü olduğunu ve bu konuda bilimsel bir bulgu olmamasına rağmen Arap politeizminin monoteist bir yapının bozulmasıyla oluştuğunu ileri sürmektedirler.

Doğaüstü varlıklar ve kehânet

Arap mitolojisinde yaygın bir cin inancı vardı. İslam öncesi Arap toplumunda şair ve kâhinlere ilhamı getiren cinlere inanılmaktaydı. İslam’dan sonra cinlerin haber getirme görevi meleklere devredilmiştir: “Hâlbuki daha önce biz göğün bazı kısımlarında haber dinlemek için oturacak yerler bulup oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev bulur.” (Cin Suresi, 9)

Bazı hayvanların cinlerle ilgileri olduğunu düşünmekteydiler. Ayrıca gûl diye adlandırdıkları dişi cinlerin varlığına inanırlardı. Haklarında ve uygulamalarında çok bir bilgi bulunmasa da topluluklarda büyücü ve kahinlerin var olduğu bilinmektedir. Bu kişilerin cinlerle ilgileri olduğuna inanıldığı için genel olarak insanlar bu kişilerden çekinirlerdi.

Cinlerin bu kahinlere gizli şeyleri haber verdiği, kehanetlerde bulunduğu düşünülürdü. Bu nedenledir ki kahinler topluluk içinde sıklıkla hakem rolü üstlenirlerdi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklamların gösterimine izin veriniz. Bu siteyi ayakta tutabilmek için gereklidir. Please allow ads to be displayed. This is necessary to keep the site up and running.