Efsaneler

Lilith Efsanesi (Mitolojik)

Lilith Efsanesi

Musevi Kabbalası olan Zohar’da yer alan Lilith Efsanesi özetle şöyledir: ”İlk olarak Âdem’i yaratan Tanrı, onun yalnız olmasını uygun bulmadığı için topraktan bir kadın yaratır ve ona Lilith adını verir.

Ama Âdem ile Lilith kavga etmeye başladılar.

Lilith, Âdem’le birlikte olmak istemiyor. Zira birlikte oldukları zaman Âdem’in hep üstüne çıkmasını içine sindiremiyor. Kendisinin de Âdem gibi topraktan yaratıldığını, bir başka ifadeyle eşit olduklarını söylüyordu. Anlaşmazlık, Lilith’in Tanrı’nın kutsal isimlerinden birini kullanıp göğe uçuncaya kadar hep devam eder.

Tanrı’ya yakarıda bulunan Âdem, Lilith’in kendisini terk ettiğini söyler. Tanrı, bu sorunu çözüme kavuşturmak için üç melek görevlendirir. Bunlara, Lilith’i geri getirmelerini  geri dönmediği takdirde her gün yüz çocuğunun öldürüleceğini söylemelerini  emreder.

Ama Lilith, tüm çabalara rağmen geri dönmek istemez. Tanrının adına yemin ederek meleklere  onların adı ya da şekillerinin yazılı olan muskaları taşıyan çocukları koruya-cağını söyler. O günden itibaren Lilith,  meleklerin isimlerini gördüğü zaman yeminini hep hatırlayıp küçük çocukları korur.

Efsanenin bir başka sürümü de şöyledir: Tanrı, Âdem adını verdiği ilk insana, yaşayan her canlının adını öğretir ve bu canlıların dişi ve erkek olmak üzere iki tür olduklarını gösterir. Birer çift olan canlıların birbirlerine duyduğu aşkı kıskanmaya başlar.

Âdem, Tanrı’ya bu haksızlığı gidermesi için yakarıda bulunur. Bunun üzerine Tanrı, ilk kadın olan Lilith’i yaratır. Onu da Âdem gibi balçıktan oluşturur. Ama bu kez saf toprak yerine Âdem’den arta kalan tortuları kullanmıştır. Âdem ile Lilith hiç bir zaman barış içinde olamamışlar. Âdem’in birlikte olma isteği her zaman Lilith tarafından reddedilmiştir. Zira birliktelik sırasında hep kendisinin altta yatmasına karşı çıkar. 

 ”Niçin ben, hep altta yatıyormuşum? Ben de senin gibi topraktan yaratıldım ve seninle eşitim” der. Bunun üzerine Âdem, ona karşı zor kullanır. Âdem’in zor kullanmasına öfkeyle karşı koyan Lilith, Tanrı’nın adını kullanarak göğe yükselir ve onu terk eder. Durumdan haberdar edilen Tanrı tarafından görevlendirilen melekler, Lilith’e gecikmeden Âdem’e geri dönmesini söylerler. Ancak Lilith; ”Tanrı, beni yeni doğmuş çocuklara yaşam vermekle görevlendirdi. Yemin ederim onları esirgeyeceğim” der. Lilith’in sözü kabul edilir.

İster çok tanrılı dinlerde olsun, isterse tek tanrılı dinlerde olsun yaratılışta öncelik sırası hep erkektedir. Kadın ikinci sıradadır, her zaman. Müslümanlık inancında da durum aynıdır. Önce Âdem yaratılır. Ona eş olarak Lilith yaratılır. Ancak Âdem saf topraktan yaratıldığı halde Lilith yaratılırken saf toprak yerine Âdem’den arta kalan tortular kullanılarak yaratılır.

Bu yaratılış aşamasından sonra bu ilk insan çifti, cennet bahçesinde birlikte yaşamaya başlarlar. Ancak bu birliktelik, hiç de mutlu bir birliktelik değil. İlk günden itibaren anlaşmazlıklar çıkar ortaya. Âdem, Lilith’in olaylara farklı yaklaşmasını, bahçeyi temiz ve düzenli tutma konusunda isteksiz davranmasını ve kendisine gereği gibi hizmet etmemesini eleştirir.

Ama üzerinde durulması gereken asıl konu, cinsel birliktelik esnasında kadının sürekli altta olmasını isteyen Âdem’in bunu da kadına üstünlüğünün bir gereği olarak görmesidir. İkimiz de topraktan yaratıldığımıza göre ikimizin eşit olası gerekir diyen Lilith, cinsel birliktelik esnasında kadının sürekli altta kalma pozisyonunu onur kırıcı bulduğu için buna şiddetle karşı çıkar.

Kısacası anlaşmazlığın temel nedeni, Âdem’in sürekli kadına üstünlük taslaması, ona hükmetmeye çalışmasıdır. Lilith ise aynı topraktan yaratılan iki kişinin de her konuda eşit olmaları gerektiğini savunur ve erkeğin, kendisinden üstün olmak istemesini anlamsız bulur.

Âdem kendini, bağışlayan, bereketli gökyüzüne; Lilith’i de ürün veren toprağa benzeterek bu şekilde birleşmek konusunda diretir. Âdem tavırlarında ısrarcı olunca, Lilith, birlikte yaşamalarının olanaksız olduğuna karar verip Tanrı’nın söylenmemesi gereken adını anarak (ki bu isim cennetten çıkış için tek paroladır) göğe doğru yükselir. Kendisine sunulan olanakları terk eden Lilith’in yeri artık dışlanmışların arasındadır. Çevresindeki cinlerle ve cinlerin kralı Samael (Şeytan) ile cinsel ilişki içine girer ve onlardan her gün yüz çocuk doğurur.

Lilith’in ayrılmasından sonra cennette tek başına kalan Âdem, Lilith’i geri getirmesi için Tanrı’ya yakarmaya başlar. Bunun üzerine Tanrı, Senoy, Sansenoy ve Semangelof isimliüç meleği elçi olarak gönderip ‘evine dön’ çağrısı yaptırır Lilith’e. Bu çağrıya uymaması durumunda her gün yüz çocuğunun öldürüleceğini bildirir ona. Ama Lilith, geri dönmesinin kesinlikle söz konusu olamayacağını söyler. Bunun üzerine Tanrı’nın buyruğu yerine getirilerek her gün yüz çocuğu öldürülür.

Lilith, çocuklarının öldürülmesinden duyduğu acıyla bundan sonra Âdem soyundan gelen bütün insan yavrularının, hamile ve doğum yapmakta olan kadınlarla bebeklerin baş düşmanı olmaya yemin eder. Erkek çocuklarının doğduktan sonra ilk sekiz gün içinde, kız çocuklarının ise ilk yirmi gün içinde canını alacaktır. Sadece yakınında üç meleğin ismi veya sureti bulunan çocuklara dokunmayacaktır.

Lilith’in evine dönmemekte ısrarlı olduğunu gören Tanrı, Âdem’in kaburga kemiğinden Havva’yı yaratır. Zira bu yeni kadının, Âdem’den bir parça olduğu için, ona karşı çıkmayacağını düşünmektedir. Havva, Lilith’e o kadar çok benzemektedir ki Âdem uyandığı zaman yanında bulduğu kadının, başka biri olduğunu anlamaz. Onun, kendisine Lilith gibi karşı çıkmadığı gibi boyun eğmesini ise ‘nihayet hidayete erip yola geldi’ şeklinde yorumlar.

Adı, İbranice’de “geceye ait olan” anlamına gelen Lilith, çağlar boyu kadınlara atfedilebilecek olumsuz özelliklerin tamamının taşıyıcısı olmuş: Baştan çıkarıcı, fahişe, cadı, vampir, cinlerin başı, gece canavarı vb. gibi unvanlar, onun unvanlarından bazılarıdır. Saf, edilgen cinselliği ancak yasak meyveyi tadınca öğrenen (böylece Âdem’i kandırabilecek kadar kurnaz ve baştan çıkarıcı da olabilen) Havva’nın aksine, ta başından beri gücünün ve cinselliğinin bilincinde olan Lilith, yeri geldiği zaman da bunları kullanmaktan imtina etmez.

Âdem’in ilk eşi Lilith’e daha sonra 9. ya da 10. yüzyıllara ait “Ben Sira Alfabesi“nde rastlıyoruz. Metnin ana kahramanı, M.Ö. 600’lü yıllarda yaşadığı tahmin edilen Ben Sira.

Ancak yazarın kim olduğu konusunda net bir bilgi mevcut değil. Bu el yazmasına göre Tanrı, topraktan Âdem ve Lilith’i yaratmıştı. İlgili bölüm şöyle devam ediyor: “Kısa bir süre sonra birbiriyle kavga etmeye başlarlar. Âdem’e şöyle der: Ben altta yatmak istemiyorum. Ama Âdem: Ben altta değil, üstte yatmak istiyorum, çünkü sen altta yatacak kişi olarak belirlendin. Lilith ona: İkimiz de aynı haklara sahibiz, çünkü ikimiz de topraktan yaratıldık. Ama ikisi de birbirini dinlemez.” 

Bunun üzerine gökyüzüne yükselen Lilith gözden kaybolur. Tanrı tarafından görevli kılınan üç meleğin, Lilith’i evine geri dönmeye ikna çalışmaları bir sonuç vermeyince Tanrı, Âdem için bu kez Havva’yı yaratır.

Bir başka bölümde de Lilith üç meleğe şöyle der: “Ben çocuklara zarar vermek üzere yaratıldım, doğumdan sonraki ilk sekiz gün içinde erkek çocuklarına, yirmi gün içinde de kız çocuklarına. (Ama) Yemin ederim: Sizi ya da görüntünüzü bir muska ya da tılsım üstünde görürsem, o çocuğa hiçbir zarar vermeyeceğim.” O günden bu yana çeşitli kültürlerde, yeni doğan çocukların kötü kalpli Lilith’e karşı korunması için özel tılsımlar kullanılmaya başlandı. Lilith’in halk inanışlarında varlığını yıllarca korumasının ve bir gün gelip de bir şekilde cadılarla ilişkilendirilmesi bundan kaynaklanmaktadır.

Lilith efsanesi; Ortaçağ’ın başlangıcında, Yahudilerin gizlemli yazması Kabala’da da (Yahudi ruhbanlarının, asırlardır birbirlerine aktardıkları ve Kutsal Kitap’ın “gizli anlamları”yla iştigal eden bir tür okültizm -gizlicilik- ve mistisizm) yer almaş. Burada erkekleri baştan çıkaran ve uğursuzluk getiren dişi şeytan olarak tarif ediliyor: “Her türlü süs malzemesiyle süslenip cilveli bir kadına dönüşüyor. Onun süsü, gül gibi kırmızı saçları. Sözleri yağ gibi yumuşak, dudakları dünyadaki her şeyden daha tatlı. Ona yönelen ve (afrodizyak olarak yılan zehriyle karıştırılmış) şaraptan içen aptallar onunla zina yaparlar.” Ama sonra uyandıklarında onları öldürür ve cehennemin tam ortasına atar. Aslında onun niyeti sadece erkekleri baştan çıkarıp çok sayıda çocuk doğurmaktır.

Kabalacılar için Lilith; temiz olmayan, fahişe bir kadının sembolüdür. Kabala’daki bir paragrafta, ayrıldıktan sonra Âdem’i yeniden baştan çıkardığı yazıyor. İşlediği bu günahtan sonra Âdem, 130 yıl cinsel perhizli yaşar. Âdem, böyle bir şeyin tekrar başına gelmemesi için, kendini dikenlerle korumaya çalışır. Ancak uyurken Lilith Âdem’in üstüne çıkar ve onu uyararak boşalmasını sağlar. Lilith, bunun ardından “insanlığa ceza” olarak adlandırılan yaratıkları dünyaya getirir.

Kabala’nın bir başka yerinde de şöyle yazıyor: “Lilith en sonunda orada burada dolaşarak insanoğullarına sarkıntılık eder ve kendi kendilerini kirletmelerini sağlar.” Bunun ardından adı “tohum hırsızı“na çıkar.

Zohar bir başka ifadeyle Musevi Kabbalası´nın yorumlarında ve 5 Aralık 1897–21 Şubat 1982 tarihleri arasında yaşayan Yahudi filozof ve tarihçi Gershom Scholem´in (Major Trends in Jewish Mysticism, sayfa 174) adlı yapıtında Lilith’e ilişkin büyük olasılıkla daha eskilere yönelik göndermeler bulunmaktadır.

Buna karşın ayrıntılı bir araştırmanın yapıldığını söylemek olanaksızdır.

Sırada bir başka kaynakta yazılanlar var: Kralın küçük oğlu hastadır; Kral Nebuchadnezzar; büyücü Ben Sira´ya “Oğlum iyileşsin, eğer bunu yapmazsan seni öldüreceğim.” der. Ben Sira oturur ve üzerinde kutsal isimlerin yazılı olduğu bir tılsım yani bir madalyon hazırlar. Tılsımda, şifa verici meleklerin isimleri, şekilleri, kanatları, elleri ve ayakları görünerek çizilmiştir. Nebuchadnezzar tılsıma bakar; “Bu kim?” der ve Ben Sari anlatır;

“Bunlar tıp melekleri Snvi, Snsvi ve Smnglof. Tanrı Âdem´i yarattıktan sonra onun yalnız olduğunu gördü ve adamın yalnız olmasının iyi olmadığına karar verdi (Tevrat/Genesis 2:18).

Tanrı Âdem için topraktan bir kadın yarattı ve ona Lilith adını verdi ama Âdem ve Lilith kavga etmeye başladılar. Lilith Âdem´le yatmak istemiyor, birleştiklerinde hep üstüne çıkmasına karşı çıkıyor ve kendisinin de Âdem gibi topraktan yaratıldığını yani eşit olduklarını söylüyordu.

Anlaşmazlık sürdü, gitti ta ki Lilith Tanrı´nın kutsal isimlerinden birisini kullanıp, göğe uçuncaya kadar. Âdem Tanrı´ya dua etti ve kadının kendisini terk ettiğini söyledi. Bunun üzerine Tanrı üç meleğini, Lilith´i geri getirmeleri için görevlendirdi ve eğer Lilith Âdem´e geri dönmeyi kabul etmezse, her gün yüz çocuğunun öleceğini söylemelerini emretti.

Melekler Tanrı´nın yanından ayrılarak Lilith´i izlediler ve onu Mısırlıların intihar etmek için kullandıkları suyun ortasındaki adacıkta bulup, Tanrı´nın sözlerini tekrarladılar ama Lilith geri dönmek istemedi, bu kez melekler onu suya batırıp, boğacaklarını söylediler. Lilith cevap verdi; “Beni rahat bırakın, sadece hastalıklı bebekler doğuruyorum; eğer erkek bir bebek olursa doğumdan sonra 8 gün, kız bebek olursa 20 gün onun kölesi olacağım.” dedi. Melekler ısrar etmeye devam ettiler ama Lilith Tanrı´nın adına yemin ederek meleklere; “Ne zaman isimlerinizi veya şekillerinizi bir muskanın üzerinde görürsem, onu takan bebeğe yaşam vermeyeceğim.” dedi ve her gün yüz çocuğunun ölmesini kabul etti. Anlatılana göre her gün yüz şeytan aynı nedenden öldü ve bizler o günden bu yana, o meleklerin isimlerini küçük çocukların boyunlarına asılı muskalara yazdık. Lilith meleklerin isimlerini her gördüğünde yeminini hatırlar ve çocukları korur.”

Ben Sira tarafından Kral´a anlatılanlar bununla sınırlı, ancak efsanenin bir başka sürümü daha mevcuttur; Batılı birçok insana göre Tanrı, Yaradılış´ın Altıncı Günü´nde insanı ve kadını kendi suretinde yaratmış. Daha sonra ona dünyayı bahşetmiştir. Ancak o anda Havva henüz yoktur, ortada. Tanrı, Âdem adını verdiği ilk insana yaşayan her canlının adını öğretir ve dişi, erkek olarak iki ayrı cins olduklarını gösterir. Âdem´in o sıralarda 20 yaşlarında olduğu zannedilir ve Âdem, sonunda hepsi birer çift olan canlıların birbirlerine duydukları aşkı kıskanmaya başladı. Her dişi canlı ile beraber olmaya çalıştı ama tatmin olmayınca haykırarak; “Hepsi canlı ama ben uygun eş değilim.” dedi ve Tanrı´ya bu haksızlığı gidermesi için dua etti.

Bu konudaki bir başka anlatı da şöyledir:

“Ve Tanrı ilk kadını, Lilith´i yaptı. Onu da Âdem gibi oluşturdu, ama bu kez saf toprak yerine Âdem´den kalan tortuları kullanmıştı. Âdem´in artıklarından Naamah ve Asmodeus başta olmak üzere sayısız cin türemişti ve bunlar, insanlığın başına nesiller boyu dert olacaklardı. Hatta bin yıllar sonra Lilith ve Naamah, cinlere hükmeden Peygamber Kral Süleyman´ın Kudüs’te fahişeleri yargılamasına çağrıldılar. Âdem ve Lilith asla barış içinde olmadılar, Âdem ne zaman Lilith´le yatmak istediyse reddedildi; Lilith yere uzanmak istemiyor ve; “Niçin seninle yatmalıyım?” diyor ve soruyordu; “Ben de topraktan yapıldım ve seninle eşitim.” Âdem onu zorladı ve güç kullandı ama Lilith öfkeyle karşı koyarak, Tanrı´nın sihirli adını kullanarak göğe yükseldi ve onu terk etti.

Âdem Tanrı´ya şikâyet etti; Tanrı ilk olarak meleklerinden Senoy, Sansenoy ve Semangelof´u yollayarak, Lilith´i geri getirmelerini emretti. Melekler Lilith´i, Kızıl Deniz yakınında buldular; orası şehvet şeytanlarının yeriydi. Melekler Lilith´e gecikmeden Âdem´e geri dönmesini aksi halde onu boğacaklarını söylediler. Lilith cevap verdi; “Burada kaldıktan sonra Âdem´e namuslu bir ev kadını olarak nasıl geri dönebilirim?” Melekler ısrar edince Lilith cevap verdi; “Tanrı beni yeni doğmuş çocuklara yaşam vermekle görevlendirdi. Erkek çocuklar yaşamın sekizinci gününde sünnet olduklarında, kızlar ise yirminci günde ölecekler. Eğer ben sizin isimlerinizi veya görüntülerinizi yeni doğmuş bir bebeğe takılı bir madalyonun üstünde görürsem, yemin ederim onları esirgeyeceğim.” Lilith´in sözü kabul edildi ama Tanrı onu cezalandırdı ve her gün onun cin bebeklerinden yüz tanesi öldü. Lilith insan bebekleri öldüremedi çünkü hepsinde melek muskaları takılıydı ve kendi sözüne karşı gelemedi.”

Geçmişi tek tanrılı dinlerin çok daha öncesine, eski Mezopotamya uygarlıklarına değin dayanan ve genellikle Sümer ve Babil panteonlarında yer alan Rüzgâr Tanrıçası Lilitu ile ilişkilendirilen Lilith, Babil metinlerinden birine göre, Eski Doğu dinlerinde şehvetli aşkın, tutkunun ve yoldan çıkarıcılığın tanrıçası olarak kabul gören İştar’ın tapınak fahişesidir.

Bu özelliklerinden ötürü fahişelerin, özel olarak da kült olan tapınak fahişelerinin koruyucu tanrıçasıdır.

Tapınak fahişeliği meşru bir işti. Herodotos’tan günümüze değin gelen yazılarına göre Babil’de her genç kız, bir kez yabancı bir erkekle cinsel ilişkiye girmek zorundadır. Ancak, bu tapınak fahişeliği kesinlikle aşağılayıcı bir iş olarak görülmüyordu.

Yabancı erkeklerin, Babilliler tarafından tanrı olarak görüldüğü kanısı yaygındır. Kendilerini onlara teslim eden genç kızlar, sembolik olarak tanrıların eşi haline geliyor ve kutsallaşıyorlardı.

Lilith’e özgü kimi vasıflarını Babil’in kötü tanrıçası Lamatsu’da görmek mümkündür. Lamatsu, halk arasında albastı ya da loğusa hastalığı adıyla bilinen rahatsızlığın oluşmasına yol açıyor, hamile kadınlara zarar verip yeni doğan bebekleri öldürme çabasına girişiyordu. 

Bazı kaynaklara göre Lilith, Saba Melikesi´ne karşı Zmargad´ın kraliçesi oldu ve cinlerine Job´un oğullarını öldürttü.

Ama Âdem´in laneti sürüyordu, Âdem Cennet´ten düşüşe kadar Lilith´e lanet etmeyi sürdürdü. Lilith ve melek Naamah intikam olarak insan bebekleri boğup öldüremediler ama erkeklerin rüyalarına ayartıcı olarak girdiler ve yalnız uyuyanların bazıları onların kurbanı oldular.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklamların gösterimine izin veriniz. Bu siteyi ayakta tutabilmek için gereklidir. Please allow ads to be displayed. This is necessary to keep the site up and running.