MitolojilerYunan Mitolojisi

Yunan Mitolojisinde Olympos

Yunan Mitolojisinde Olympos; Yunanlıların on iki büyük tanrısı Olympos‘ta otururdu. Olympos, Ma- kedonya ile Tesalya arasında oldukça heybetli bir sıra dağın en yüksek bir tepesi idi.

Kış mevsiminde  kalın  bir  kar  tabakası,  onun  parlak  tepesini  örterdi;  ya- zın ise büyük ve güzel ağaçlar Olympos‘un derin uçurumları olan dik ya- maçlarına  gölge  salardı.  

Güneş  doğduğu  zaman  ilk  aydınlığını,  bu  kutsal dağın en yüksek tepesine vurur, akşam olup da yerini gecenin gümüş kaplı arabasının  atlarına  terk  edince;  solgun  ve  yorgun  ışıklarını,  bir  ayrılık işare- tiymiş gibi yine Olymposun muhteşem alnına düşürürdü.

Bazan büyük bulut  sürüleri  ufuklardan  koşarak  gelirler,  onun  yanlarını sararlardı,  o  za- man derin vadileri karanlıklar kaplar, kudurmuş rüzgârlar ağaçları hırpalar, dalları kırar ve bardaktan boşanırcasına yağan yağmurlar arasında şimşekler çakardı.  Yıldırımlar  düşüp,  gökler  gürlediği  zaman  onun  korkunç  ve  derin boğazlarında uğultulu yankılar bırakırdı.

İşte, tanrıların dünyaya hâkim olmak için, kendilerine saray yeri olarak seçtikleri kutsal korkunç dağ böyle bir dağ idi. Fakat bulutlar denizinin çok üstünde, en yüksek tepede, insanı şaşırtan güzellikteki bahçelerde, köşk- lerde,  saraylarda,  büyük  bir  düzen  ve  rahatlık  vardı.  

Bu  mutlu  yerlere  rüz- gârlar  asla  ulaşamazdı.  Sayılamayacak  derecede  olan  bu  yaldızlı çatıların üstünde, fırtınaların koptuğu hiçbir zaman işitilmezdi. Temiz, saf ve hoş kokulu bir hava burayı doldururdu.

Bu  heybetli  ve  korkunç  Olympos’un  üstünde  her  tanrının  bir  sarayı,  bir köşkü  vardı.  Bu  sarayların  en  muhteşemi,  en  büyüğü,  bütün  tanrıların  en ulusu olan Zeus’un idi. Her sabah, “Şafak” gül renkli parmaklarıyla göz açıp  da  güneşin  atlarına  yol  verdiği  zaman  Olympos’un  bütün  tanrıları, şeflerinin  sarayında  toplanırlardı.  

Altın  yaldızlı bir  tahta  oturmuş  olduğu halde  Baş-Tanrı onları,  güzel  sarayının  büyük  salonunda  kabul  ederdi.  Bir babanın etrafında toplanan aile fertleri gibi tanrılar, hep beraber, hoş, neş’eli, sonsuz bir mutluluk içinde ömür sürerlerdi. Tanrıların akla sığmaz mutlulukları hakkında bir fikir edinebilmek için onların daimî olarak bir düğün sofrasında, bir ziyafet masasında oturmuş olduklarını düşünmelidir. Güzel yüzlü, kumral bukleli Apollon, parlak lirinin çıkardığı seslerle onları âdeta sarhoş ederdi.

Kharites  –  Letafet  perileri,  bu  güzel  gözlü  bakireler  ve  neş’e  anaları,  çi- çeklere bürünmüş, güller takınmış oldukları halde, güzel bahçelerin çi- menleri üstünde dans ederlerdi. Beyaz kollu Musa‘lar (İlham perileri) ko- rulukta bir ağızdan o kadar ahenkli, o kadar hoş sesle şarkılar söylerlerdi ki, tanrılar kendilerinden geçerek büyük bir sessizlik içinde bu şarkıları din- lerlerdi.

Şarkı dinlemekten, dans seyretmekten usanan, yorulan tanrıları dinlendirmek için ilâhî bakire Hebe, Zeus’un konuklarına Ambrosia*, Nek- tar** ikram ederdi.

Hebe, tanrılara içkilerini altın kupalar içinde verirdi. Bu tatlı likörler, Olympos sâkinlerinin kalplerini neş’e ile doldurur, onlara ebe- dî  gençlik  sağlardı.  Bu  suretle  tanrılar  dünyanın  ve  insanların  idaresini  yo- rulmadan başarmak kuvvetini kendilerinde bulurlardı. İşte tanrıların günlük meşgalesi bundan ibaretti.

Onlar bir ocak başında toplanan aynı ailenin fertleri gibi, bütün günü hep birlikte geçirirlerdi. Gece, yıldızları uyandırıp parlatınca onlardan her biri kendi sarayına, kendi dairesine çekilirdi. O zaman uykuya dalan Olympos‘ta derin bir sessizlik hüküm sürerdi. Yalnız aile ocaklarının vefalı koruyucusu, el sürülmemiş, temiz bir bakire ve muhterem bir ilahe olan Hestia, tanrıla- rın sarayında uyanık kalıyordu. O dünya ışığının parıltısını besleyen ateşin sönmemesine gözcülük ediyordu.

Tanrılar  muhteşem  saraylarında  yalnız  başlarına  yaşamıyorlardı.  Krallar gibi,  onların  da  saraylarında  görevli  bulunan  hizmetçileri  vardı,  onlardan bazıları tanrıların  buyruklarını yerine  getirmek  ödevini  üstlerine  almışlardı.

Bazılarının ziyafet hazırlığı yapmak, masaları kurmak, sakilik yapmak, tanrı- ları eğlendirmek  için  dans  etmek,  şarkı söylemek  gibi  görevleri  vardı.  Biraz evvel Musa’ların ve Kharites’lerin şarkı söylediklerinden ve dans ettiklerin- den, Hebe’nin tanrılara nefis içkiler sunduğundan bahsetmiştik.

Parlak Olympos‘un kapılarını açmak ve kapamak işini de Hora’lar (Saatlar) yapar- lardı. Bu nazik ve kibar bakireler, altın gerdanlıklarla süslenmişler, çiçekler- le bezenmişlerdi. Nazik ve yumuşak ayaklı Horalar, tanrılar şehrinin altın kapılarını açar açmaz ilham ve letafet perileri toplanarak güneşin doğuşunu danslarla ve şarkılarla selâmlarlardı.

Hora’ların anası Themis yahut “ebedî adalet” idi. Her zaman bu heybetli ilahe, Zeus‘un tahtının ayak ucunda oturur ve yerin, göğün ortaksız sahibi- nin vereceği bütün kararlarda ona hikmet ve adalet tavsiye ederdi. Güzel yanaklı Themis yalnız Olympos‘ta ilâhlar sarayında değil, bütün kâinatta hakkın ve adaletin hüküm sürmesine dikkat ederdi. Hak ve adalete dayanan ilâhî  arzular,  ilhamını ondan  alırlardı.

Gerçekten  Zeus  yalnız  Olympos‘un değil, bütün insanların da mutlak hâkimi idi. O, Themis‘in tavsiyelerini, öğütlerini dinleyip de bir karara vardığı zaman bu kararını habercisi İris ile dilediklerine ulaştırırdı. Parlak kanatları, rüzgârın nefesi gibi süratli ayakları olan bu peri, bulutlardan yere düşen dolu tanesi gibi, gökten yere uçar ve efendisinin emirlerini olduğu gibi tekrar ederek yerine ulaştırır, sonra Ebemkuşağı rengindeki kanatlarını açarak yeniden Olympos’a uçar, sadık bir köpek gibi Zeus’un tahtının önündeki basamaklarda oturur, yeni emirler beklerdi.

Yeni bir emri dünyaya, fani insanlar arasına ulaştırmak için vakit kaybetmekten korktuğundan o uyumak istediği zaman bile sandallarını çöz- mez, tüllerini atmazdı.

Fakat bu işte Zeus’un yardımcısı yalnız Themis değildi. Onun diğer kız- ları olan Moira’lar yahut Park‘lar da annelerine yardım ederlerdi. Onlar Hora’lardan uzak olmayan bir yerde, duvarlarına fani insanların bahtlarının yazılı bulunduğu bronz bir sarayda otururlar ve yıldızların gökte takip ede- cekleri yolları çizerlerdi. Onların çizdiğini hiçbir kuvvet bozamaz ve sile- mezdi.

Üzerlerinde yıldızlardan nakışlar bulunan beyaz roplar giyinmiş ol- dukları ve başlarına nergislerden çiçekler koydukları halde, parlak ışıklar saçan tahtlara oturan bu üç peri, fani insanların hayat ipliklerini eğirirler; onların mukadderatını tesbit ederlerdi. Bunların en genci olan Klotho öre- keyi tutar ve hayat ipliğini bükerdi. Lakhesis iğini çevirir ve her insanın talihi miktarınca sarardı.

Nihayet Atropos  hayatının uzunluğuna göre, fani- nin yaşayacağı belirli zaman bitince hayat ipliğini keserdi. İnsanların liyakatlarına, meziyetlerine ve dünyada yaşayacakları iyi veya kötü günleri- ne, mes’ut veya bedbaht zamanlara göre Zeus’un emri tahtında Moira (Park)lar iyi günler için beyaz yün, kara günler için siyah yün karıştırarak mukadderat ipliğini bükmeye devam ederlerdi.

Olympos sakinlerinin hayatı işte böyle geçerdi. Orada Olympos’un te- pesinde sonsuz bir mutluluk içinde ömür süren tanrılar, nadiren yeryüzüne iniyorlar ve her hangi bir insanın veya hayvanın şekline bürünerek insanlar arasına karışıyorlardı.

Olympos’ta  oturan  büyük  tanrıların  sayısı,  6  erkek,  6  dişi  olmak  üzere 12 kadardır.

Erkek Tanrılar                                Dişi Tanrılar (Tanrıçalar)

Zeus (Jüpiter)                               Hera (Junon)

Apollon (Phebus)                        Athena (Minerva)

Ares (Mars)                                  Aphrodite (Venüs)

Hephaistos (Vulcain)                Hestia (Vesta)

Hermes (Mercure)                     Artemis (Diana)

Poseidon (Neptune)     Demeter (Ceres)

Dionysos  –  Bacchus  sonradan  Olympos  tanrıları arasına  katıldı.

Hades– Pluton, Zeus‘un ve Poseidon‘un kardeşi olduğu halde vazifesi yeraltında olduğu için daima orada kaldı.

BÜYÜK TANRILAR

Zeus-Hera-Athena-Apollon-Artemis Hermes-Ares-Aphrodite-Hestia-Hephaistos- Poseidon-Demeter-Hades-Dionysos

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklamların gösterimine izin veriniz. Bu siteyi ayakta tutabilmek için gereklidir. Please allow ads to be displayed. This is necessary to keep the site up and running.