Dünyanın çözülmemiş en büyük gizemleri!
Dünya tarihi, en uzman tarihçilerimizin, kararlı hazine avcılarımızın, büyük kriptocularımızın tüm çabalarına rağmen hala çözülemeyen gizemler ve bilmecelerle doludur. Eğer siz de o zamanlar hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız işte dünyanın çözülmemiş en büyük gizemleri listemiz.
ABD – Alan 51
Nevada eyaletindeki bu uzak ABD Hava Kuvvetleri tesisi gizemli sırlarla dolu! Komplo teorisyenleri ve UFO folkloruna göre, bu alanın dünyaya düşen bir uzaylı aracının depolama alanı olarak hizmet verdiğine inanılırken, yer altı askeri tesislerinin de uzaylı teknolojisi hakkında araştırma yaptığına inanılıyor. Orada ne olduğu ve orada olup bitenler hala çözülemeyen bir gizem olarak kalıyor.
Yunanistan – Antikythera mekanizması
Yunan bilim adamlarının, Yunanistan’ın Antikythera adası açıklarında 2000 yıllık bir geminin enkazında bulunan bu eski bilgisayar benzeri cihazı M.Ö. 150 ile M.Ö. 100 yılları arasında yapmış olabileceğine inanılıyor. Princeton Üniversitesi’nden bilim tarihçisi Derek J. de Solla Price, 1959 yılında söz konusu cihazın tutulmaları ve hatta astronomik konumları tahmin etmek için kullanılabileceğini keşfetti. Ancak işin gizemli yanı, böyle bir nesneyi yapacak teknolojinin 14. yüzyıla kadar bir daha görülmemesi ve nedeninin ise hala bilinmiyor olmasıdır.
Bermuda Şeytan Üçgeni
Geçtiğimiz 500 yıl boyunca uçakların ve gemilerin gizemli bir şekilde kaybolduğu gizemli bir bölge. Bermuda (ya da Şeytan) Üçgeni denmesinin nedeni. Bu bölge Britanya Denizaşırı Bölgesi Bermuda ile sınırlanmıştır; Florida, Miami, Amerika Birleşik Devletleri; ve Amerika’nın Porto Riko bölgesi. Bilim adamları ve uzmanlar tarafından, tanımlanamayan uçan cisimlerden (UFO’lar) deniz canavarlarına kadar pek çok teori ortaya atıldı, ancak kimse bu gizemi çözemedi.
İskoçya – Loch Ness canavarı
Loss Ness gibi bir canavarın var olduğunu düşünüyor musunuz? Efsanelere göre bu, İskoçya’da bulunabilen efsanevi bir su canlısıdır, ancak bazı uzmanlar bunun bir dinozor soyunu temsil eden büyük bir hayvan olduğunu düşünmektedir. Canavarın ilk fotoğrafik kanıtının 1934’te bulunduğuna inanılıyordu ve daha sonra 1994’te sahte olduğu anlaşıldı. 2008’de yaratığın küresel ısınma nedeniyle neslinin tükenmiş olabileceğine dair raporlar vardı. Bilim insanları, söz konusu canavarın varlığını tespit etmek için çevresel DNA’yı kullanmak üzere görüşmelerde bulunuyor.
İngiltere – Shugborough yazıtı
İngiltere’nin Staffordshire kentindeki 18. yüzyıldan kalma bu Çoban Anıtı, uzaktan normal bir anıt gibi görünüyor, ancak yaklaştığınızda ilginç bir harf dizisini fark edecekler: DOUOSVAVVM – bu, tüm bu yıllar boyunca çözülmeden kalan bir kod. Bazı uzmanlar, kodun Tapınak Şövalyeleri tarafından Kutsal Kase’nin nerede olduğuna dair geride bırakılan bir ipucu olabileceğini tahmin ederken, diğerleri kodu kırmaya çalıştı, ancak hepsi boşuna.
İtalya – Torino Kefeni
Bu, Nasıralı İsa’nın kefeni olduğuna inanılan bir adamın resmini taşıyan bir keten kumaş parçası. Kayıtlara göre İtalya’nın Torino kentindeki Vaftizci Yahya Katedrali’nde saklanmaktadır. İlginç olan, yıllar boyunca birçok bilim insanının kumaşı incelemiş ve DNA çalışmaları da dahil olmak üzere bir dizi test gerçekleştirmiş olmasıdır. Temmuz 2018’de yayınlanan bir çalışmaya göre, kan lekesi desenleri gerçekçi görünmediğinden kefen sahtedir. Yine de kefen hala dini bir simge olmaya devam ediyor ancak gizemle örtülüyor.
İngiltere – Stonehenge
Kayıtlara göre Neolitik inşaatçılar bu tarih öncesi anıtı inşa etmek için yaklaşık 30 milyon saat çalıştı. Masif dik taşlardan oluşan bu yapılar ağırlıklı olarak sarsen ve göztaşından oluşuyor. UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan bölge, İngiltere’nin güneyinde yer alıyor ve bazı bilim adamları, Buzul Çağlarından birinde ağır taş kaldırmanın çoğundan insanların değil buzulların sorumlu olduğu görüşünde. Ancak bu yapının amacı hala gizemini koruyor.
Pakistan – Mohenjo Daro
MÖ 2500 civarında inşa edilmiş, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır. Antik İndus Vadisi uygarlığının en büyük yerleşim yerlerinden biriydi ve dünyanın en eski şehirlerinden biriydi. Bu bölge, gizemli bir şekilde çökene kadar İndus Nehri’nin verimli ovaları boyunca gelişti. Bu şehir, arkeologların ilk keşiflerini yaptığı 1911 yılına kadar bilinmiyordu. Dikkat edilmesi gereken ilginç nokta, uzmanlar tarafından birçok teori ortaya atılmış olmasına rağmen, buradaki uygarlığın ve insanların akıbetinin hala bilinmiyor olmasıdır.
