Dünya MitolojileriMitolojiler

Frigya Mitolojisi

Frigya Mitolojisi, Anadolu uygarlıkları içinde en ilginç olanlarından biri ve Yunan uygarlığını en çok etkileyen Friglerdir.

Friglerin Trak kökenli oldukları sanılmaktadır. Trak kabileleri bugünkü Trakya’ya adını vermiş olan kabilelerdir.

Frig inançları içinde en tanınmış olan hiç kuşkusuz Ana Tanrıça kültüdür. Yunan kaynaklarında Kybele olarak adlandırılan tanrıça Frigçe Kubileya / Kubeleya olarak anılmaktadır. İsmin anlamı konusunda bir fikir birliği olmamakla birlikte karakterine baktığımızda bereketli toprağın kutsal figürü ve dağların, mağaraların, doğanın ve vahşi hayvanların tanrıçası olduğu görülür. Polatlı (Gordion) merkezleri olmak üzere Afyon, Kütahya, Eskişehir illerini içine alan yayılım sahalarında tanrıçaya adanmış pek çok kült yapısı mevcuttur. Eskişehir’in ilçesi Sivrihisar’a bağlı bir köy olan Ballıhisar’da (Pessinus) tanrıçaya adanmış bir tapınağın bulunduğu yazılı kaynaklar sayesinde bilinmektedir ve tanrıça burada Agdistis adıyla tapınım görür.

Tanrıçanın en belirgin atribütleri vahşi hayvanlar özellik de aslanlardır. Çoğu zaman yanında aslanlarla ya da aslanların çektiği arabasıyla tasvir edilir.

Kibele’nin en özgün simgesi büyüklü küçüklü örneklerine rastladığımız, üstünde kapı girişini tasvir eden bir niş olan bina cephesi şeklindeki anıtlardır. Bugün en görkemlisi, Eskişehir Han ilçesi Yazılıkaya köyünde yer almaktadır.

Kibele genellikle Meter Theon Idaia “Tanrıların Anası İda” adıyla anılır yani bugün Kaz Dağı olarak adlandırılan İda Dağı’nın kutsallaştırılmış hâlidir. Kibele aynı zamanda dağların ve kayalıkların tanrıçasıdır. Kibele’nin siyah bir meteor taşı şeklindeki kültü MÖ 204 yılında Pessinus’taki tapınağından alınıp Roma’ya taşınır. Romalıların Kartacalılar ile savaşlarında zafer kazanmaları için kâhinler, Mater Magna yani Büyük Ana’nın Roma’ya getirilmesinin şart olduğunu söylerler. Kibele, Roma’nın yedi tepesinden biri olan Palatinus tepesindeki Zafer Tapınağı’na taşınır ve artık bir meteor taşı görünümüyle Latin tanrılarının arasında yerini alır.

Tarihsel süreç içinde Kibele hem uzak coğrafyalara hem de yakın zamanlara kadar ulaşmayı başarmış, etkisini hissettirmiştir. Anadolu’muzda kız çocuklarına verdiğimiz

isimlere bir baktığımızda yine Kibele’nin Anadolu insanın hafızasında yer bıraktığı açıktır. Sibel ismi, tanrıça Kibele’nin bir başka söylenişi olarak karşımıza çıkar.

Bugün başkent Ankara’da bulunan Anadolu Medeniyetleri Müzesinde tanrıça Kibele’nin birçok heykeli bulunmaktadır. Frig Ana Tanrıça figürlerinde, Ana Tanrıça’nın başında kule biçiminde bir taç vardır. Bu, onun egemenliğini simgelemektedir fakat Frigyalılar hayvan öykülerinin bulucuları olarak kabul edilir.

Friglerin efsanevi kralı Midas’tır. Kral Midas için anlatılan efsaneler çok fazladır. Bunlar; Eşek Kulaklı Midas, Altın Dokunuş (Midas Dokunuşu), Midas’ın Düğümü (Kor Düğüm)’dir.

Ağaçlar yapraklarını dökerken “Çam ağacı yapraklarını neden dökmez?” sorusunun cevabını Kibele’nin Attis’e aşık olduğu Çam Ağacının Efsanesi’nde bulabilirsiniz. Kırların ve çobanların tanrısı Pan’ın icat ettiği günümüzde “Pan flütü” diye adlandırılan ‘Sirinks’ efanalere konu olmuştur. Peri kızı Sirinks’in Efsanesi en çok anlatılanlardandır.

Kral Midas, Apollon, Pan ve Müzik Yarışma

Mitolojide, tanrılar tanrısı, Zeus’un oğlu müzik ve sanat tanrısı Apollon ile kırların, ormanların ve çobanların küçük tanrısı Pan arasında Frigya’da bir müzik yarışması düzenlenir.

Yarışmanın hakemlerinden biri de Frigya Kralı Midas’tır. Apollon, müziğin otoritesi, profesörü ve en çok bileni olması inancı ve gücüyle altından yapılmış enstürmanı olan “lir”ini çalar.

Sıra Pan’a gelir. Pan da flütüyle kırların, rüzgarın, ormanların kısaca doğanın seslerinden oluşan müziğini yapar.

Hakemlerin çoğunluğu tanrı Apollon’u destekler ve oylarını Apollon’a verir fakat Midas, çoğunluğun seçimine uymayıp Pan’ın seslendirdiği müziği beğenir ve seçimini Pan’dan yana kullanır. Büyük tanrı Apollon ve yandaşları şaşkınlık içindedir. Nasıl olur da bir ölümlü, bir insan, tanrı Apollon’u seçmezdi?

Midas’ın oyunu alamayan Apollon çıldırır, kendisi gibi düşünmeyen Midas’ın kulaklarını ceza olarak eşek kulaklarına çevirir. Midas artık Frigya halkının gözünde küçük düşecektir sonra da müzik yarışmasında Midas’ın seçtiği Pan’ın derisini yüzer ve bir ağaca gerer. Böylece “seçen” ile birlikte “seçilen” de cezalandırılmıştır.

Bu mitolojik öyküyü, özgürlük bilinci olan dünya halkları çok önemsemiş; Midas, “onurun, cesaretin ve özgürlüğün” evrensel sembolü olmuştur.

Midas bir süre eşek kulaklarını şapkasının altında gizler fakat onun saçlarını kesmeye gelen berber kulaklarını görür. Midas, eşek kulaklarından kimseye bahsetmeyeceğine yemin ettirir. Berber bu sırla yaşayamaz. Konuşmadan duramaz. Kırlara gidip bir çukur kazar ve usulca “Kral Midas’ın kulakları eşek kulakları” diye fısıldar. Aradan zaman geçer. Çukurun çevresinde büyüyen sazlar rüzgâr estikçe “Kral Midas’ın kulakları eşek kulakları” diye bağırmaya başlar. Böylece herkes gerçeği öğrenir.

Midas’ın bu olayından sonra halk arasında şöyle bir deyiş ortaya çıkar: “İki tanrı yarışırken beğendiğini değil güçlü olanı tut.”

Anadolu’da Geçen Başka Bir Mitolojik Hikâye Amazonlar

Amazonlar, inanışa göre yalnızca bir mitos, uydurulmuş bir efsane değildir. Amazonlar, Fatsa ya da Ordu’dan Karadeniz’e dökülen Thermedon ırmağının yakınlarında yaşayan savaşçı kadınlardır. Başkentleri Themiskyra kentiydi.

Amazonlar, Anadolu’da büyük bir öneme sahipti. Hem tarihçiler hem de mitos yazarları İzmir’in, Efes’in, Sinop’un ve daha pek çok kıyı kentinin Amazonlar tarafından kurulduğunu söylerler. Platon ve Sokrates Anadolu’da yaşayan bu çok kuvvetli ve cesur kadınların sık sık Yunanistan’a akın ettiklerinden bahseder.

Mitolojiye göre Amazonlar, savaş tanrısı Ares’le Harmonia (ya da Aphrodite)’nın kızlarıdır. Tasvirlerde çok iyi ok, yay, kargı ve mızrak, iki ağızlı balta (Labrys) kullandıkları ve at sırtında savaştıkları görülmektedir.

Amazon sözcüğünün eski bir Anadolu diline ait olduğu söylenir. Bazı bilginlere göre A-mazon, memesiz anlamına gelir. Yaylarını daha rahat çekebilmek için sağ göğüslerini kestikleri ve bundan dolayı kendilerine Amazon adı verildiği ileri sürülür oysa en erken tarihlerden itibaren yapılmış olan tasvirlerin çoğunda Amazonlar’ın göğüslerinin ikisi de görülür. Başka bir görüşe göre Amazon’un A’sı şiddet ve güç anlamına gelir, mazon ise göğüs demektir. Sözcük bu kez memesiz değil tam tersine geniş ve kuvvetli göğüslü demektir.

Bir diğer görüşe göre Amazon kelimesindeki “A”, Türkçedeki “-maz”eki gibi olumsuzluk getiren bir takıdır, “mazo” ise “dokunulmaz” demektir. Bu görüşe göre Amazon, “bir erkek tarafından dokunulmaz olan kadın” demektir. Pek çok Amazon kadınının mitolojideki kahramanlarla ilişkisi olmuştur; Hippolyte’nin Herakles, Antiope’nin Theseus, Penthesileia’nın Akhilleus efsanelerinde adları geçer. Bir diğer görüşe göre ise eski Kafkas dilinde “Maza” ay demektir. Hem Ay Tanrıçası’na hem de önce Kybele sonra da Efes Artemisi’ne taptıkları için Amazonlara bu ad verilmiştir.

Amazonlar savaşta tutsak ettikleri erkeklerle birlikte olup daha sonra onları öldürmeyi âdet edinmişlerdir. Bazen de komşu ülkelerle bir anlaşma yapıp komşu ülke erkekleri ile özellikle ilkbaharda birlikte olmuşlar, doğan çocukların kız olanlarını alıp erkek çocukları onlara vermişlerdir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklamların gösterimine izin veriniz. Bu siteyi ayakta tutabilmek için gereklidir. Please allow ads to be displayed. This is necessary to keep the site up and running.