Dünya TarihiHayata DairTarih

Hindistan’daki Kast Sistemi Nedir?

Kast sistemi, insanların sosyal olarak bulundukları statüleri değiştirebilmek için çok az şey yapabildikleri veya hiçbir şey yapabilme şanslarının bulunmadığı, kapalı sistemlerdir. Kast sisteminin temelinde sosyal tabakalaşma bulunur.

Kast sistemlerinde insanların ilgi alanlarının, yeteneklerinin ve bu gibi özelliklerinin, yapacakları işleri seçebilmeleri üzerinde hiçbir etkisi yoktur; kast sınıfının gereksinimlerine uymak zorundadırlar. Kast sistemi içine doğan kişiler, genellikle ölene kadar da doğdukları sınıfın içinde kalırlar ve bu kastın bir parçası olmaya devam ederler (yani sınıflar arası geçiş yoktur veya çok kısıtlıdır).

Yaygın olarak Hindistan ile ilişkilendirilen kast sistemi, şu anda sadece Hindistan’da değil; Nepal, Sri Lanka, Bali gibi ülkelerde de bulunmaktadır. Farklı ülkelerde uygulanan kast sistemleri, ülkeye göre oldukça farklılık gösterir.

Nepal, Kore ve Pakistan’da Kast Sistemi

Her ne kadar kast sistemi dendiğinde aklımıza Hindistan gelse de, aslında tarihte ve günümüzde kast sisteminin var olduğu tek ülke elbette Hindistan değildir. Kuzey Kore, Güney Kore, Çin, Sri Lanka, Filipinler, Pakistan ve Nepal gibi pek çok ülkede kast sistemi vardı ve bazılarında günümüzde var olmaya devam ediyor.

Bu ülkeler arasından halen kast sistemine sahip olan Nepal, bu sistemi Hindistan’daki kast sistemine dayalı bir şekilde inşa etmiştir ve günümüzde, Nepal’deki kast sisteminin Hindistan’dakinden pek bir farkı yoktur.

Pakistan’da ise işler biraz daha farklıdır. Pakistan’da yönetim, kast sisteminin sınırın diğer tarafında, yani Hindistan’da sorun olduğunu ve İslam dinine inandıkları için sistemin Pakistan’da bir sorun teşkil etmediğini söylese de, Pakistanlı bir kişinin günlük yaşantısına bakıldığında, pratikte durumun pek de öyle olmadığı görülmektedir.

2009 yılında Birleşmiş Milletler Irk Ayrımcılığının Önlenmesi Komitesi’ne sunulan rapora göre Pakistan, “bonded labor” yani “bağlı işçilik” biçiminde köleliğin devam ettiği az sayıda ülkeden biridir. Pakistan halkı, “baradari” adı verilen ve partilerin birbiriyle ittifakında dahi rol oynayabilen “kardeşlik” sisteminin ve “quom” adı verilen kast sisteminin, sosyal kimliklerinde önemli bir yeri olduğunu söylemektedir.

Kuzey Kore’deki kast sistemine ise “bildikn” adı verilmektedir. Bu sistemde liderin en yakın akrabalarını ve savaş kahramanlarını kapsayan “çekirdek sınıf” veya “yöneten sınıf”, ailesi eskiden Çin’de veya Güney Kore’de yaşamış işçileri ve köylüleri kapsayan “ara sınıf” ve Japonya yönetimi altındayken en üst tabakada bulunan toprak ağası, dini lider ve aristokrat ailelerini veya politik suçluları içeren “düşman sınıf” olmak üzere 3 ana, 50 küsür ara sınıftan oluşmaktadır.

Resmî olarak doğrulanmış olmasa da, devletin her vatandaş hakkında gizli dosyalar tuttuğu da iddia edilmektedir. Kuzey Kore’nin o dönemki lideri Kim Il-sung’un 1958 yılında yaptığı açıklamalara göre, halkın %25’i çekirdek sınıfı, %55’i ara sınıfı, %20’si ise düşman sınıfı oluşturmaktadır.

Bugün bunu göremiyor olsak da, Güney Kore de eskiden kast sisteminin bulunduğu ülkelerden bir diğeriydi. Göçebelerin ve serflerin en alt tabakayı oluşturduğu Joseon Hanedanı Güney Koresi’nde kast sistemi 1896 yılındaki Gabo Reformu ile feshedildi. 1930’lu yıllara kadar izleri devam etse de, sosyal eşitliği amaçlayan politikalar sayesinde günümüzde Güney Kore’de kast sistemi denebilecek bir tabakalaşma bulunmamaktadır.

Hindistan’da Kast Sistemi

Elbette, modern çağda gerçek anlamıyla bir kast sistemi aranacaksa, incelenmesi gereken ilk ülke Hindistan’dır. Hindistan’daki kast sistemi (veya Jati Sistemi) ve kültüre bu kadar işlemiş bir tabakalaşmanın olma sebepleri arasında; ilgi çekici dini ve mitolojik anlatılar, kökenine dair farklı teoriler ve en önemlisi de 2000 yılı aşkın kast sistemi geçmişi bulunmaktadır.

En eski ve köklü kast sistemlerinden birine sahip olan Hindistan’da görülen kast sisteminin işleyişinde 4 ana grup vardır. Bu gruplara Varna adı verilir. Bu dört tabakaysa, kendi içinde alt tabakalara ayrılır. Bu alt tabaka veya gruplara Jati denir. Jati, kelime anlamı olarak “doğum” demektir.

Varna, toplumun hangi tabakasında olacağını belirlerken, Jati ise hangi mesleği yapacağını belirler. Sanılanın aksine zenginlik veya yoksullukla doğrudan bir ilişkisi olmayan bu sistemde insanlar, bir tabakanın içine doğup bu tabakanın içinde kalırlar. Varnalar şu şekildedir:

  • Brahmanlar: Brahmanlar, en üst sınıfı temsil eder ve kutsal yazıları yorumlayan kişilerdir. Bilginler ve rahipler bu tabakada yer alır. Kutsal kitapları olan Veda’ları okuyup incelerler.
  • Kshatriyalar: Kshatriyalar; askerler, prensler ve üst düzey memurların oluşturduğu bir tabakadır.
  • Vaişyalar: Vaişyalar; tüccarlar, toprak sahipleri ve çiftçilerden oluşur. Günümüzde işyeri sahipleri de bu kasta tabidir.
  • Şudralar: En alt tabakada bulunan Şudralar ise işçiler, hizmetçiler, kölelerden oluşur. En ağır görülen işleri yaparak üst kastlara hizmet ederler.

Bu ana kastların altında 3.000 kadar diğer kast ve 25.000 kadar ek kast olduğu da bilinmektedir. Kastlar arasındaysa evlilik yapmak mümkün değildir. Üst tabakadan birisi alt tabakada bulunan biriyle aynı sofrada oturup yemek yemez. Üst tabakadan veya aynı tabakada olduğunuz birini öldürmenin cezası ölümdür. Yani üst kastlardan veya kendi kastından birini öldüren kimse idam cezası alırken, alt kasttan birisi öldüren kişiye idam cezası verilmez.

Bunların dışındaysa kast sistemine bile dahil edilmeyen bir grup daha vardır. Bunlara “dokunulmazlar”, Paryalar veya Dalidler denir. Bu kişilerin hiçbir hakları yoktur. Kast sistemi içindeki kimseye dokunamazlar ve bu nedenle bu ismi almışlardır.

Köylerin ve kasabaların dışında yaşamak zorundalardır. Parya olduklarını belli eden bir sembolle dolaşmak zorundalardırlar. Kastlara mensup olanların yapmak istemediği tuvalet temizlemek gibi “kötü” ve “pis” kabul edilen işleri yapmak ile sorumludurlar. Tüm bunların yanı sıra, kast sisteminde bulunan insanlar tarafından ciddi bir aşağılanma ve değersizleştirmeye uğrarlar.

Öyle ki, bazı raporlara göre sadece gölgeleri bile üst kasttan birinin üzerine düştüğü için cezalandırıldıkları olmuştur. Böylesine büyük bir zulüm gören bir kitlenin sayıları, hiç de azımsanmayacak bir şekilde 200 milyona ulaştığı tahmin edilmektedir.

Hindistan’daki Kast Sisteminin Kökeni Nereden Geliyor?

Hindistan’da kast sisteminin başlangıcına dair farklı teoriler bulunmaktadır. Yaygın olarak Hindu hukuku üzerine en önemli ve yetkili kitap olarak kabul edilen ve Milattan Önce 1000’lere dayandığı düşünülen, sonradansa MÖ 200 civarına tarihlenen Manusmriti kitabında şöyle yer alır:

Toplumun düzeninin ve düzenliliğinin temeli olarak kast sistemini kabul eder ve haklı çıkarır.

Dini teoriye göre Varnalar, Dünya’nın yaratıcısı olan Prusha’nın bedeninden yaratılmıştır. Brahmanlar onun ağzından, Kshatriya ellerinden, Vaişyalar uyluklarından, Sudralarsa ayaklarından yaratılmıştır. Buna göre, geleneksel bir Hindu’nun yaşamı, şu 4 temel üzerine kurulu olmalıdır:

  • Erdemle yaşama (Dharma)
  • Varlık ve başarıya ulaşma (Artha)
  • Keyfi bulma (Kama)
  • Aydınlanmayı arama (Moksha)

Kast sisteminin başlangıcına yönelik sosyal teori ise, sistemin başlangıcını Aryanlar’ın Hindistan’a gelişine dayandırmaktadır. Aryan insanlarının kökenleri tam olarak bilinmemektedir ve bu konuda da farklı teoriler hâkimdir. Aryan halkı, şu anda Hindistan’ın Ladakh bölgesinde ıssız bir vadide yaşamaktadırlar. Aryan halkına mensup kişilerin sayısı 2000-4000 arasında değişmektedir ve “safkan” olarak kalabilen son toplum olduğuna inanılmaktadır.

Aryanlar’ın geleneklerinde, kabile dışı veya kastlar-arası evlilik yasaktır. Bu halk, geleneklerini yaşatmaya özen gösterse de, yaşadıkları bölgenin son yıllarda turizme açılması ve internetin gelişi ile genç Aryanlar yaşam tarzlarını değiştirmeye ve Aryan topluluğu dışından bireyler ile evlenmeye başlamışlardır.

Aryanlar’ın Hindistan’a gelişi ise MÖ 1500 tarihine dayanmaktadır. Aryanlar, bu göçleri ile birlikte Veda adı verilen kutsal metinlerin toplamından oluşan ve günümüz Hinduizm dininin temelini oluşturan Vedizm dinini de bu coğrafyaya getirmişlerdir.

Aryanlar, göç ettikten sonra yerel halkın kültürüne aldırış etmeyerek, onları ormanlara doğru sürüklemişlerdir. Daha sonrasındaysa buraları da fethederek, burada yaşayan insanları hizmetkarları haline getirmişlerdir.

Bu süreçte Aryanlar, kendilerini üç grup halinde örgütlemişlerdir. İlk grup, Rajanya adı verilen savaşçılardı, daha sonra bu ismi Kshatriyas olarak değiştirdiler. İkinci grup, Brahmanlar adı verilen rahiplerdi. Bu iki grup, Aryanlar arasında liderlik için siyasi olarak mücadele etmişlerdir.

Bu mücadelede Brahmanlar nihayetinde galip gelmiştir. Üçüncü grup ise, çiftçiler ve zanaatkârlardı ve onlara Vaisya deniyordu. İşte bu gruplar, babadan oğula geçen bir meslek algısı ile birleşerek, kültürün bir parçası haline gelmiştir. MÖ 800’lü yıllardaki Pashvanatha döneminde yazılan Jain metinlerinde şöyle der:

Kimin brahman oalcağı karmadandır, kimin kşatirya olacağı karmadandır, kimin vaisya olacağı karmadandır ve kimin sudra olacağı karmadandır.

Tüm bu antik geçmişine rağmen kast sistemi, Hindistan İngiltere tarafından işgal edilene kadar bu kadar katı bir şekilde uygulanmıyordu. Daha ziyade kültürel bir tabakalanma olarak görülüyordu ve yasalarda yer almıyordu.

Ne zaman ki 19. yüzyılda İngiltere Krallığı, Hindistan’ı işgal edip, kolonileştirip, bu koloniyi kontrol altında tutmak için kast sistemini yasalaştırdı, işte o noktadan itibaren günümüzdeki derin eşitsizlikler kurallaştırılmış ve uygulanmaya başlar hale gelmiş oldu. 1947 yılında Hindistan tekrar bağımsızlığını ilan ettiğinde, artık iş işten geçmişti: Kast sistemi, Hint kültürünün vazgeçilmez bir parçası haline gelmişti.

Günümüzde Kast Sistemi Nasıl İşliyor?

Kast sistemi günümüzde de Hindistan’ı oldukça fazla bir şekilde etkilemeye devam etmektedir.

Bu etkinin kültürel tarafında, herkesin doğduğu anda yerinin ve mesleğinin belli olduğu, sosyal toplumdaki görevinin ve sorumluluklarının en baştan belirlenmiş olduğu ve dolayısıyla toplumsal düzen açısından faydacılığa dayanan (ama bariz bir şekilde üst kastların daha fazla fayda elde ettiği, bu bakımdan “parazitik” olarak değerlendirilebilecek) bir sistem bulunmaktadır.

BBC tarafından yayınlanan Hindistanın Hikayesi belgeselinde, Dokunulmazlar’dan biri olan ve görevi, binlerce yıldır yandığına inanılan ateşi kullanarak ölülerin yakılması olan Ranjeet Choudhary şöyle diyor:

Biz, dokunulmazlarız. En düşük kast biziz; çünkü biz ölülere dokunur ve onların ölümü sonrasında gereken ritüelleri yaparız. Sokakta yürürken kimse bize dokunmak istemez, kimse bizimle bir şey yapmak istemez. Ama bize ihtiyaçları var. Biz olmazsak, ölüleri yakamazlar ve ritüelleri yerine getiremezler.

İşin sosyal tarafındaysa büyük bir insanlık suçu ve tehlikeli bir yapı bulunmaktadır: Birleşmiş Milletler’in 2005 yılında yayınladığı bir raporda, 1996 yılında Dalitlere karşı işlenen nefret suçları, 31 bini aşmıştır.[11] Resmi istatistiklere göre, yalnızca 2016 yılında alt kastlara karşı 40.000’den fazla suç bildirilmiştir. Tahmin edilebileceği gibi bu, Hindistan’da kesinlikle aşılması gereken bir sorundur.

Bu sorunun yanı sıra kast sistemi, alt tabakadaki insanların üst tabaka ile iletişim kurmasını engellediği için, toplumsal bağları olumsuz anlamda etkilemektedir. Özellikle de bu kastların coğrafi olarak farklı bölgelerde yaşamaları, coğrafi tabakalaşmaya da neden olmaktadır:

Üst tabakalar merkezde yaşarken, alt tabakalarda genellikle şehirlerin çevresindeki bölgelerde yaşamaktadırlar. Bunun yarattığı kültürel sorunlar, birçok diğer sosyolojik çatışmayı da beraberinde getirmektedir.

Hapishanede Felsefe

Hiçbir şeyden utanmasaydın yine de iyi biri olabilir miydin? Dün olduğunla aynı kişi misin? Düşünmek işe yarar mı? Zihninin dışında bir dünya var mı? Umut (aslında) bir
hapishane mi? Bir insan bağışlanmayı nasıl hak eder?

Andy West parmaklıkların gölgesinde büyüdü: Babası, dayısı ve ağabeyi hapis yatmıştı.

Felsefe okuyup kendi yolunu çizse de miras aldığı suçluluk duygusu ve şansının her an terse dönebileceği korkusu ona musallat olmaya devam etti.

Biraz da bu en büyük korkusuyla yüzleşmek için, kendine cezaevinde felsefe öğretmek gibi sıradışı bir uğraş seçen West, Hapishanede Felsefe’de bu yolculuğun güncesini tutuyor.

Temel özgürlüklerden mahrum, yaşamlarını küçük seçim menü ile idame ettiren öğrencilerine sorular sorup onlarla zaman, hakikat, kimlik ve umut gibi varoluşsal kavramları tartışıyor: 
Hiçbir şeyden utanmasaydın yine de iyi biri olabilir miydin? Dün olduğunla aynı kişi misin? Düşünmek işe yarar mı? Zihninin dışında bir dünya var mı? Umut (aslında) bir
hapishane mi? Bir insan bağışlanmayı nasıl hak eder?
Felsefenin kilometre taşı olmuş yaman ikilemleri, kimi anlatmaya, kimi dinlemeye, kimi küfretmeye meyilli bir grup suçluyla birlikte masaya yatıran West, ortamın doğası gereği oluşan mizahı da süzmeden paylaşıyor bizle.

O ve öğrencileri geçmişlerinin perdesini cesurca aralarken siz de ister istemez hayatınız üzerine düşünürken buluyorsunuz kendinizi. Hapishanede Felsefe samimi, incelikli, komik, ilham verici bir hayat sorgulaması.

“Hem kalbi hem zihni açıyor.”
CIARAN THAPAR

Bu sorunları aşmak adına, aslında alt kaslara karşı ayrımcılık yapmak anayasal olarak yasaklanmış durumdadır. Buna karşılık, özellikle de kast sistemine dahi dahil edilmeyen Dalitler, bu aşağılanmadan oldukça etkilenmeye devam etmektedir.

Parlamento, Hindistan eyaletlerine daha fazla özerklik sağlamak ve ulusal bir federal yapı kurmak için tasarlanan Hindistan Hükümeti Yasası 1935’i kabul etmiştir. 1937 yılındaysa kast sisteminde zarar gören Dalitler gibi gruplar için özel koruma kurallarına gidilmiştir.

1955 yılında ise ise yasal olarak “Planlanmış Kast” ve “Planlanmış Kabileler” tanımları yer almaya başlamıştır. Eskiden dokunulmazlar, Dalitler veya Paryalar olarak adlandırılan ve hiçbir hakka sahip olmayan bu insanlara “Planlanmış Kastlar” (İng: “Scheduled Cast”) ismi verilmiştir.

Bu yasa içerisinde, kastlar arası geçiş sistemini kolaylaştırmak için de kimi anayasal adımlar atılmıştır. Hükümet görevleri için kotalar ayrılmış ve istihdam ile eğitim fırsatlarını içeren pozitif ayrımcılık uygulamalarına başlanmıştır.

Tüm bunlara rağmen, tahmin edilebileceği üzere, 2000 yıllık bir kültür geçmişe sahip olan halk, bu yasaları uygulama konusunda pek de istekli değildir. Hatta bu düzenlemelerden memnun olmayan halkın bir kısmı, protestolar düzenleyip, alt tabakalardaki insanlara daha fazla zarar vermeye çalışmışlardır.

Büyük şehirlerde yasalar kısmen de olsa uygulanabilse de daha kırsal bölgelerde uygulamak neredeyse imkânsız olarak görülmektedir. Dahası, ayrımcılığın geleneksel olarak bu kadar derin olduğu bir coğrafyada geçirilen yeni yasaların uygulanmaları halinde bile etkilerini göstermesi çok uzun zaman alabilir:

Yapılan bir hesaplamaya göre, Hindistan’ın şehirlerinde bile, geleneksel olarak yüksek kastlardan olanlar ile düşük kastlarlardan olanlar arasındaki varlık dağılımında %60 dolaylarına ulaşan bir fark görülmektedir. Seçimlerde kast sisteminin etkisi özellikle gücünü göstermekte ve seçim sonuçlarını etkileyebilen bir rol oynamaktadır.

Hindistan’da eşitliğe erişebilmenin ve kast sistemini kaldırabilmenin tek yolu, daha fazla eğitim, daha fazla hükümet politikası ve daha fazla sosyal program olarak görülmektedir. Aksi takdirde modern dünyada derinleşen sosyal kaygıların, uzun vadede çok daha kanlı ve büyük problemleri getirmesi kaçınılmaz olacaktır.

Kaynak

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklamların gösterimine izin veriniz. Bu siteyi ayakta tutabilmek için gereklidir. Please allow ads to be displayed. This is necessary to keep the site up and running.